Okula vardığımızda Ezgi ile Adem abi tekerlekli sandalyesine oturmama yardımcı oldu. Çantamı da aldıktan sonra Fakültenin girişine doğru ilerledik. Buraya her gelişimde kendimi kötü hissetmek zorunda mıydım? Koskocaman bahçe bana dar gelmek zorunda mıydı? Veyahut,arkamdan konuşulanlar kalbimi sıkıştırmak zorunda mıydı?
Kesik kesik nefesler aldığımda asansörün önüne varmıştık. Okula erken varmamıza rağmen bahçe ve kafeterya insan kaynıyordu. Fakat koridorlar boştu. Dersin başlamasına daha 10-15 dakika vardı tahminimce.
Asansöre binip 2. Katı tuşladığında asansörün kapısı kapandı. Aynadan Ezginin yansımasına bakıp gülümsedim. O kadar güzeldi ki... kahverengiye çalan saçları dalgalıydı. Gözleri kalemle çizilmiş dudakları bir sanat eseri gibiydi. Ben onu incelerken asansör açıldı. Biz asansörden çıkarken Ateş de merdivenlerden çıkıp düz zemine ayak bastı.
"Günaydın kızlar." Diye mırıldandı.
"Günaydın." Dedim tebessümle.
Gülümsediğimi görünce gülümsemişti.
"Günaydın Ateş. N'aber?" Diye sordu Ezgi.
"İyilik sizden?" Diye sordu sınıfa ilerlerken.
"İyi bizdende." Dedi. Amfi kapısının önüne geldiğimizde bize öncelik vermişti.
Amfi henüz bomboştu.
Ezgi basamaklara geldiğinde duraksadı. Ateş önüme geçip
"Yardım edeyim," diye mırıldandı.
Beni çevik bir haraketle kucağına aldığında aniden havaya yükseldiğim için dişlerimi göstererek gülümsemiştim.Gülüşümü gören Ateş basamakları inince duraksadı. Bakışı dudaklarıma kaydı. Ezgi'nin tekerlekli sandalyeyi katlamakla uğraştığını çıkan sesten anlamak pek de zor değildi.
Gözlerini zor da olsa dudaklarımdan çekti. Ve Bakışları gözlerimi buldu.
Kahverengi gözleri yeşil gözlerimi bulunca nefes almayı unutmuştum.
Bir an kendine gelmişcesine bir kaç adımda sırama yaklaştı. Öne eğilerek beni sırama oturttururken yüzümü ona yaklaştırıp nefesini hissettim.
"Teşekkür ederim." Diye mırıldandım.
"Ri-rica ederim." Dedi. Bu halini sevmiştim.
"Hah sonunda katlayabildim!" Ezginin gurur dolu söylemiyle Ateş yüzünü yüzümden uzaklaştırdı ve düzeldi.
Ateş ile eş zamanlı kıkırdadıktan sonra aynı anda o sözcükler döküldü dudaklarımızın arasından,
"Aferim sana!"
"Aferim sana!"Birbirimize bakınca gülümsemem genişlemişti.
"Bencede aferim bana!" Dedi Ezgi gülerek. O sırada içeri bizim Sınıftan 3-4 Kız girdi. Ekin de Samet ile beraber sınıfa girerken Ateş sırasına oturdu.
"Günaydın fıstık." Dedi Ekin gülümseyerek.
"Günaydın." Dedim mırıltıyla.
"Günaydın güzellik." Dedi Samet.
"Günaydın." Diye karşılık verdim tebessümle.
10 dakika içinde herkes yerlerine geçtikten sonra derse giriş yapabilmiştik. İlk ders "Deniz Ticaret Hukuku." İdi.
Derse Sibel Hoca girince sınıftaki gürültü kesildi. Hoca selam vererek çantasını masasına koydu ve dersi anlatmaya başladı.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
Romanceİki zıt kutup, iki imkansız yol. Bir yol Deniz, bir yol Ateş... Ortası imkansızlık. Zıt kutuplar birleşir miydi? İki kişilik savaştı bu. Ama bu savaşta tek kişilik cesur yoktu. Ateş yaklaşırsa sönerdi, ya da yok ederdi. Deniz yaklaşırsa yok olurdu...