24 saatlik süre geçeli yalnızca bir kaç saat oluyordu. Sabahın ilk saatlerinde Ezgi ile beraber hastaneye gittiğimizde Onur bizi bekliyordu. Fakat yalnız değildi. Küt ve kızıl saçlı mini elbise ve topuklu ayakkabı giyen bir kadın da onunla beraberdi. Bu kadını gözüm bir yerlerden ısırıyordu.
Biraz daha inceleyen gözlerle baktığımda kadını hatırladım. Bu kadını Ateş'in instagram hesabında görmüştüm. Beraber çekildikleri bir fotoyu paylaşmıştı Ateş. Açıklama kısmına da "My baby🌟" yazmıştı. Ama sonradan tekrar Ateş'in sayfasını stalklarken o fotoğrafa denk gelmemiştim.
Yavaşlayan adımlarımı Ezgi farketmiş olacak ki benim kolumu tutup destek oldu. Sanırım ayağımın ağrıdığını düşünmüştü. Yanlarına gittiğimizde Onur Ezgi ile bana sıkı sıkı sarılmıştı.
"Onur,bu kız kim?" Ezgi'nin sorusunun cevabını merakla bekledim. Karşıdaki boş koltukların birine oturdum.
Kadın ayaklandı. "Merhaba ben Lavin." Elini uzattı. "Ve Ateş'in kız a-" sözü yarıda kalmıştı. Onur sözünü keserek devam etti. "Eski bi'arkadaş hayatım."
"Ateş'in durumunu Onur'dan öğrendim. Apar topar geldim. Çok üzüldüm Ateş için. Umarım toparlar."
Açıkçası Lavin'e hiç ısınmamıştım."Belli," dedi Ezgi sondaki 'i' harfini uzatarak. "O yüzden düğüne gelir gibi hazırlanıp gelmişsin."
Lavin yapmacık bir şekilde gülümsedi. "Ah tatlım!" dedi ve beni süzdü. Üzerimde siyah kot pantolon ve örgü gri kazaktan başka birşey yoktu. "Kadın dediğin her şekilde güzel ve bakımlı olmalı." Ardından Ezgi'ye döndü. "Onur ile sevgili misin?"
"Evet!" dedi. "Senin olayın ne?" diye çıkıştığında özel odanın kapısının önünde olduğumuzu yeni idrak edebilmiştim. Odanın kapısı açıldı ve içeriden doktor çıktı.
"Durumu nedir?" diye sordum öne atılarak.
"Daha iyi diyebilirim. Kendisini özel odaya aldık uyandı. Birer kişi alım şartıyla odaya girebilir,hastayı ziyaret edebilirsiniz. Geçmiş olsun." Doktor sözlerini tamamlayıp önümüzden geçip giderken Lavin omuzlarını dikleştirdi ve elini odanın kapısına attı.
Ne yani,o mu görecekti ilk önce Ateş'i?
Onur Lavin'in bileğinden tutup geri çekti. "Senden önce görmesi gereken bizler varız burada. Sıranı bekle." dedi ve bana yol verdi. Ona minnetle gülümserken Ezgi ekledi.
"Haddini bilsin yeter."
İkisine de tebessüm edip odanın kapısını tıklattım. Derin bir nefes aldıktan sonra odaya girip kapıyı kapattım.
Ateş'i görmekle hıçkırıklara boğulup başının önündeki sandalyeye oturdum. Yüzüne biraz da olsa kan gelmişti ama hâlâ bembeyazdı. Tebessümle bana bakıyordu. Ağlayarak elini tuttum. "Şhh," dedi ve elini yavaşça ellerimden çekerek gözyaşlarımı sildi. "Ağlama bebeğim."
Kendimi toparlayıp burnumu çektim. "İyi misin? Ağrın var mı?"
"Hayır,güzelim. Senin o güzel gözlerini görünce ağrım geçti." Ona gülümseyerek elimi yanağına koydum. Tekrar konuşmaya başladı. "Çok ağlamışsın. Gözlerinin içi kıpkırmızı birtanem."
"Dayanamadım. Seni öyle gördükten sonra her gözümü kapayışımda aklıma o an geliyordu." Çenem dahil tüm vücudum titriyordu.
Elini yanaklarıma koydu. "İyileştim ama bak. Karşındayım. Hem rüya gördüm biliyor musun? Annemi..."
"Nasıl bir rüyaymış bu?" diye sordum tebessüm etmeye çalışarak. "Bembeyaz elbise giymişti. Ona sarılıp kavuşacaktım ama izin vermiyordu. Daha vaktimin olduğunu ve beni ela gözlü güzel bir kızın beklediğini söyledi. Bende yarimi bekletmeden geldim." Sol gözümden bir damla yaş aktığında elinin üzerine bir öpücük bıraktım. "Seni seviyorum Deniz..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
Romanceİki zıt kutup, iki imkansız yol. Bir yol Deniz, bir yol Ateş... Ortası imkansızlık. Zıt kutuplar birleşir miydi? İki kişilik savaştı bu. Ama bu savaşta tek kişilik cesur yoktu. Ateş yaklaşırsa sönerdi, ya da yok ederdi. Deniz yaklaşırsa yok olurdu...