Kahve yapma bahanesi ile Ezgi ile mutfağa girmiştik. Gözlerimdeki yorgunluğu ve kırgınlığı tabi ki farketmişti. Cezvenin başında beklerken Ezgi konuştu. "Ee anlat artık kuzum. Ne oldu sana böyle? İyi görünmüyorsun."
"Ezgi," diye fısıldadım. Yutkundum. Gözlerim dolmuştu. Bu gerçek omuzlarıma ağır bir yüktü sanki. Boğazımı düğüm düğüm ediyordu. Bu gerçek konuşmamı engelliyordu. Derin bir nefes aldım. Ezgi ellerimi tuttu. "Söyle kuzum."
"Ezgi benim bir abim varmış!" Hıçkırarak boynuna sarıldım. Saçlarının arasına kafamı gömdüm ve hıçkırığımı bastırmaya çalıştım. Ezgi kaskatı kesilmişti. "Ne?" diye fısıldadı.
"Ne abisi?""Çıkan yangında beni kurtarmak için kendini feda etmiş... Ben iki yaşındayken." Yutkundum. Hıçkırıklarım ve gözyaşlarım birbirine girmişti. "Ezgi çok canım acıyor benim... Kalbim sızlıyor Ezgi!" tekrar hıçkırdım.
Tekrar...
Ve tekrar...
"Ben..." dedi duraksadı. Kollarıyla beni daha sıkı sardı. "Şoktayım şu an..."
Geri çekildim ve gözyaşlarımı sildim. Kahveyi ocağın üzerinden aldığımda derin bir iç çektim. "Öyle işte." dedim kırgın bir sesle.
"Off!" diye sızlandı Ezgi. "Tam Ateş ile mutlu olmuşken..." Kahve fincanlarını tepsiye yerleştirdim. Ezgi tepsiyi alırken başka bir şey demedi ve salona ilerledi.
Gözyaşlarımı iyice sildiğimden emin olduktan sonra gülümseyerek içeri girdim. Ateş'in yanına usulca oturduğumda kolunu bana dolayarak beni kendisine çekti. "İyi misin?" diye mırıldandı.
"İyiyim." dedim ve gülümsedim. Saçımı öptü. Bu sırada Derin konuşmaya atladı. "Abimin kalbini çalan prenses sensin demek." Keyifle sırıttı.
Utanmıştım. Dudağımı ısırarak başımı öne eğdim. O sırada Ezgi kahvelerimizi sehpaya bırakmıştı. "Ne oldu hanımefendi pabucunuz dama atıldı diye kıskandınız mı yoksa?" Onur alay dolu bir sesle Derin'le uğraştı.
"Haha!" dedi bozulmuş bir sesle Derin. "Uğraşma benim prenseslerimle Onur!" dedi Ateş ayıplar gibi. Derin yerinden kalktı ve Ateş'in diğer yanına oturdu. Ona sımsıkı sarıldı. "Abi bir şey diyeceğim."
"Ve bundan hoşlanmayacağım." dedi Ateş tahmin yürüterek. İçimden bir ses bence de hoşlanmayacak diyordu.
"Yaani." dedi Derin,elini 'öyle böyle' gibisinden sallarken. "Söyle bakalım."
"Babam... Seninle görüşmek istiyor." Ateş'in kasıldığını hissettim. Hatta öyle bir kasılmıştı ki belimdeki eli kaskatıydı.
"Nereden çıktı bu?" diye sordu Ateş. Sesi de kaskatı çıkmıştı. Çenesinin seğirdiğini hissettim.
"Şirketimizin avukatı olmanı istiyor. Malum,mezun olacaksın bu sene. Gel,düzeni gör istiyor."
"Ben istemiyorum." diyerek kestirip attı Ateş. Beni kendisine daha çok çekti ve saçlarımı koklayarak öptü. Sakinleşmeye ihtiyacı vardı.
"Abi lüt-"
"Su! Bitti dedim! Kalbini kırmak istemiyorum abim." dedi ve Derin'in de saçını öptü.
"Tamam abim." dedi ve Ateş'i üç dört defa art arda öptü.
Derin,ders çalışmak için eve gitmişti. Onur ile Ezgi de sinemaya gideceklerdi. Bize katılmak isteyip istemediğimizi sormuşlardı. Fakat Ateş tekliflerini reddetmişti. Onur ile Ezgi evden çıkmak için ayakkabılarını giydiklerinde ikisini yolcu ettik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
Romanceİki zıt kutup, iki imkansız yol. Bir yol Deniz, bir yol Ateş... Ortası imkansızlık. Zıt kutuplar birleşir miydi? İki kişilik savaştı bu. Ama bu savaşta tek kişilik cesur yoktu. Ateş yaklaşırsa sönerdi, ya da yok ederdi. Deniz yaklaşırsa yok olurdu...