36. Bölüm

167 13 8
                                    

Gözümü açtığımda Ateş'i yanımda görmemiştim. Yavaşça yatakta doğrulduğumda gözlerimin acısı ile yutkundum. Gözlerimin içi cayır cayır yanıyordu. Güçsüz hissediyordum. Gardırobun boy aynasından yansımamı gördüm. Saçlarım dağınık,gözlerimin içi kıpkırmızıydı. Yataktan kalktığımda Ateş'in odasındaki banyonun kapısını tıklattım. Bir süre ses gelmeyince içeri girdim. Lavabo tezgahının üzerinde kutulu bir şekilde mavi renkteki diş fırçasına gözlerim takıldı. Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

Sanki evimde gibiydim.

Diş fırçasını kutusundan çıkarıp dişlerimi fırçaladım. Fırçayı tekrar kutuya koyduktan sonra ellerimi ıslatıp saçlarımın tepesini nemlendirdim. Elimle şekil vermeye çalıştım. En azından saçımdaki dağınıklığı toparlayabilmiştim.

Banyodaki işlerimi halledip Ateş'in odasından çıktım. Salona sakin adımlarla ulaştım ama ne Onur ne de Ateş vardı.

Mutfakta sesler duyunca oraya yöneldim. Kapının önüne ulaştığımda tebessüm etmeye çalıştım. Benim keyfim yok diye Ateş'in de keyfini bozacak değildim. Mutfağın girişinde durduğumda Ateş salatalık domates dilimliyordu. Üzerinde siyah bir eşorfman takımı vardı.

Boğazımı temizlediğimde Ateş arkasını döndü ve beni farketti. Elindeki işi bırakıp gülümsedi ve yanıma yaklaştı. "Günaydın güzelim."

Tekrar tebessüm etmeye çalıştım. "Günaydın. Onur yok mu?"

"Onur yok Ateş verelim?" diye sevimli sevimli sordu ve dudağını yanağıma sürttü. Kıkırdadığımda onun da gülümsediğini hissettim.

"Ezgi'yi kahvaltıya götürecekmiş. Kahvaltıdan sonra belki dördümüz bir şeyler yaparız. Olur mu?" Dudağını aşağı kaydırarak tişörtümden açıkta kalan boynuma şuh bir öpücük bıraktı. Ellerimi yüzüne çıkardım. Sakalları elimi huylandırsa da yanağını okşamaya devam ettim. Kafamı aşağı yukarı salladığımda yüzündeki ellerimi tuttu ve birer öpücük bıraktı.

Beni yemek masasına çekiştirdi ve samdalyeye oturttu. "Sevgili kahvaltısı hazırladım biriciğime." dedi ve saçımın üzerine bir öpücük bıraktı.

Tabağımdaki kalp şeklindeki omlete gülümsedim. O kadar güzel gözüküyordu ki... Kafamı kaldırdım ve tepemde dikilen Ateş'e baktım.

"Sen gerçek misin Ateş?"

"Öperek anlayabilirsin aslında." dediğinde minik bir kahkaha attım. Yanaklarını bana yaklaştırınca boynumu uzatıp yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. "Ellerine sağlık. Çok güzel gözüküyorlar." dediğimde Ateş tezgahın üzerindeki salatalık domates tabağını alıp masaya bıraktı.

"Sen güzelce kahvaltını yap. Bende içeriyi toparlayıp diğer işimi halledeyim."

"Sen yemeyecek misin?" Diye sordum. "Sana hazırlarken atıştırdım güzelim. Ama sen o tabağındakilerin hepsini bitiriyorsun. Anlaştık mı?"

"Anlaştık." dediğimde göz kırpıp içeri girdi. Istemeye istemeye salatalık dilimine çatalımı batırdım. Kendimi bir çatalı tutamayacak kadar halsiz hissediyordum.

Evime gidemezdim. Burada da kalıp Onur'u rahatsız etmek istemiyordum çünkü burası Ateş'in evi olduğu kadar Onur'un da eviydi. Ezgi'nin abisi olan Akın abi ile görüşüp Ezgi'lerde kalabilirdim. Veya bir kaç günlüğüne otele giderdim. Zihnimdeki düşüncelerle karnımı doyurduğumda masayı yavaş yavaş topladım. Kirli tabakları bulaşık makinesine dizdikten sonra salona gittim.

Ateş'i salonda bulamayınca uzun koridora yürüdüm. Banyonun önünden geçeceğim sırada kapısı aralık olan banyoda Ateş'i gördüm. Sakallarını köpüklüyordu. Tıraş olacaktı. Beni gördü ve gülümsedi. Aralık olan kapıyı ardına kadar açtı.

VAVEYLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin