Eve vardığımızda başım ağrıdan çatlıyordu. Ezgi ise yol boyu Bay Ukala'ya yani Onur'a saydırmıştı.
Kapının girişinde hararetini biraz atmış olacak ki susmuştu. İçeri girdiğimizde annem Salonda çayını yudumluyordu.
"Hoşgeldiniz" diye mırıldandı keyifsiz şekilde.
"Hoşbulduk Nurcan Teyze." Dedi Ezgi.
Bende varla yok arasında bir ses ile "hoşbulduk." dedim.Asansöre binip odama çıktığımızda üzerimizi değiştirdik. Bugün Cuma olduğu için Rehabilatasyon Merkezine gidecektik. O yüzden biraz rahat şeyler giymiştim. Ezgi ile tekrar mutfağa indiğimizde hazır olan ocağın üzerindeki tencerelerin kapaklarını kaldırıp yemeklere baktı.
"Miiss gibi Domates Çorbası." Dedi Ezgi gülümseyerek.
Bende ona gülümserken Yemekleri servis etmek için dolaptan tabakları çıkardı.
"Omlet yapmayı bilmiyorsan bilmiyorum de!" Annemin sesi ile gözlerim doldu.
"Acelem vardı. Okula yetişmem gerek." Diye kem küm ettim sesimin titremesini önemsemeyerek.
"Bu omletin içindeki kabukları göremeyecek kadar kör müsün? Ah gerizekalı kız!" Gözlerimden düşen gözyaşlarımı elimin tersi ile sildim.
"Özür dilerim." Diye mırıldandım hıçkırarak. "Çok özür dilerim anne."
"Yıkıl karşımdan!"
Kafamın içine dolan annemin sesi ile gözlerim tekrar doldu. Oysa şimdi yine omlet yapıp annemden tonlarca laf yemek için nelerimi vermezdim ki?
"Kuzum iyi misin?" Diye sordu Ezgi çorba dolu kaseyi önüme bırakarak.
"İyiyim." Diye mırıldandım. Kendine de çorba doldurduktan sonra sandalyesini çekip oturdu.
Sessiz sakin yemek yerken 2-3 kaşıktan sonra iştahım kaçmıştı.
"Kuzum,zorla biraz kendini. Hiç mi yiyesin gelmiyor? Bak minicik kaldın." Dedi Ezgi üzüntüyle.
"Hiç istemiyor canım." Diye mırıldandım.
"E hadi o zaman gidelim Rehabilatasyon Merkezine." Dedi Ezgi kaseleri tezgaha bırakarak.
"Ezgi," diye mırıldandım.
"Efendim kuzum?"
"İstersen sen abine uğra. Benim yüzümden çok ihmal ettin abini. Ben tek başıma giderim. Adem abi var zaten." Diye mırıldandım.
"Akşam uğrayacağım abime. Şimdi seni yalnız bırakmak istemiyorum." Dedi tebessümle.
"Teşekkür ederim." Dedim minnetle.
"Teşekkür yook." Dedi göz kırparak.
-
Rehabilatasyon Merkezine geldiğimizde yine kasım kasım kasılmıştım. Buranın bana iyi gelmediği ayan beyan ortadaydı.
Fakat el mecbur haftada 2 gün gelmek zorundaydım."Hoşgeldiniz kızlar." dedi Burak Hoca.
"Hoşgeldiniz." Dedi Asu Hoca da.
Ezgi ile eş zamanlı hoşbulduk diyince fizyoterapi odasına geçtik.
Ezgi ayakkabılarımı ayağımdan çıkardıktan sonra Burak Hoca beni kucaklayarak yerde duran gri mindere uzattı.Asu Hoca Odanın en köşesinde duran raftan 2 tane ağırlık torbası getirdi.
Burak Hoca ile aynı anda iki ayağımın diz kapaklarıma ağırlık torbalarını yerleştirdiler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
Romanceİki zıt kutup, iki imkansız yol. Bir yol Deniz, bir yol Ateş... Ortası imkansızlık. Zıt kutuplar birleşir miydi? İki kişilik savaştı bu. Ama bu savaşta tek kişilik cesur yoktu. Ateş yaklaşırsa sönerdi, ya da yok ederdi. Deniz yaklaşırsa yok olurdu...