"Bitti sonunda!" Akif Hocanın ara vermesiyle not tuttuğum defteri ve masamın üzerindeki kalemleri çantama sıkıştırdım. Ezgi bu ders Ateş'in sırasına oturmuş ve Ateş'i de kendi yerine yani benim yanıma sepetlemişti.
Öğleden sonra da bir dersimiz olduğu için eve gitmeyecektik. Ezgi yerinden kalkıp lavaboya gideceğini söyledi ve dışarı çıktı.
"Ezgi bugün biraz tuhaf değil mi?" Diye sordum bakışlarımı Ateş'e çevirerek.
"Onur da dün gece aptal aptal sırıtıyordu. Bunlar kesin oldu he." Dedi gülerek.
"Ne oldu? Aşık mı?" Diye sordum. Ağzım kulaklarımdaydı.
"Onlar zaten aşıktı. Ama artık sevgililer sanırım. Yakında çıkar kokusu." Dedi.
O sırada içeri Ezgi girdi. Yanımıza geldiğinde tedirgin görünüyordu.
"Ne oldu?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.
Kulağıma doğru eğilerek "Eren gelmiş. Seninle görüşmek istiyor." Diye fısıldadı. Ama eminim ki Ateş de duymuştu.
"Eren kim?" Diye sordu. Alnındaki damarlar belli oluyordu.
"Ben hemen geliyorum." Diyerek ayaklandım ve yavaş adımlarla kendimi dışarı attım. Koridorda ilerlemeye devam ederken koridorun sonuna geldiğimde köşede Eren'i gördüm. Elinde bir adet gül ile bekliyordu.
Beni görmesi ile gülümseyip bana yaklaştı. "Selam Deniz. Nasılsın?"
"Ne istiyorsun Eren?" Diye sordum.
"Bak,çok güzel bir ilişkimiz vardı. Ben bunu seni aldatarak hiç ettim biliyorum. Ama bana bir şans ver. Lütfen.." dedi ve elindeki gülü bana uzattı.
Gülü ittirerek sinirle sordum. "Beni aldattığın sevgiline ne oldu?"
"O..." dedi ve duraksadı. Pişmanlık dolu bir ifade takınmıştı. "O beni aldatıyormuş." Dediğinde koca bir kahkaha patlattım.
"İlahi adalet!" Dedim ve gülmeye devam ettim.
"Deniz özür dilerim. Seni çok seviyorum. Yemin ederim..."
Tam ağzımı açıp hararet dolu cümleler sarf edecek iken belime bir kol sarıldı. Yanıma baktığımda Ateş'i görmem ile gülümsedim.
"Bebeğim..." dedi çapkınca gülümseyerek. "Bir sorun mu var? Bu arkadaş kim?"
"Eski bir tanıdık." Dedim ve gülümsememi genişlettim. "Hadi gidelim."
Eren kal gelmiş gibi bize bakarken Ateş belimdeki elini sıkılaştırıp arkamı döndürdü. Yavaş adımlarla yürürken Ateş'in kasıldığını hissediyordum.
"Ben bu herifi döverim." Diye tısladı. "Ne demek seni aldatmak? Aptal!"
Belimdeki elinin üzerine elimi koyup okşadım. "Teşekkür ederim." Diye mırıldandım.
"Bir şey yapmadım." Dedi ve saçlarımın üzerine bir öpücük bıraktı.
Ezgi'nin yanına gittiğimizde hâlâ tedirgin görünüyordu.'Sorun yok.' Diyerek dudaklarımı kıpırdatınca rahatlayıp bir nefes verdi. Biz oturduktan hemen sonra içeri Ekin ve Samet girdi.
"Parti varmış duydunuz mu?" Diye sordu Samet sırıtarak.
"Ne partisi?" Bu soru Ezgi'den gelmişti.
"Alt sınıfların popülerlerinden bir grup mekan ayarlamış. Yarın akşam için sınırsız içki,sınırsız eğlence diyorlar. Sınavlardan önce eğlence olur bizede. Kafa dağıtırız. Siz de gelsenize." Dedi Samet.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
Romanceİki zıt kutup, iki imkansız yol. Bir yol Deniz, bir yol Ateş... Ortası imkansızlık. Zıt kutuplar birleşir miydi? İki kişilik savaştı bu. Ama bu savaşta tek kişilik cesur yoktu. Ateş yaklaşırsa sönerdi, ya da yok ederdi. Deniz yaklaşırsa yok olurdu...