Bakışlarım uzun süre üzerinde takılıp kalmıştı. İtiraf etmeliyim ki o an yanına gidip ona sıkı sıkıya sarılmak istemiştim. Momo onu mutlu etmek için yanında değildi ve orada elindeki birkaç balonla öylece otururken oldukça zavallı görünüyordu. Ama yapmadım. Bunun yerine sessizce uzaklaşıp işime gitmiş, onu orada öylece yalnız bırakmıştım.
Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Neden içimden geldiği gibi davranıp gidip ona sarılmadığımı ya da saçlarını okşayıp her şeyin daha iyi olacağını söylemediğimi... Belki de aslında hiçbir şeyin daha iyi olmayacağını biliyordum...
Eldivenlerimi geçirdiği titrek elleriyle gözyaşlarını sildiğini hatırlayabiliyorum, sonrasında gülümsemek için kendisini nasıl zorladığını da öyle... Bazen vicdanımı rahatlatabilmek için hepsini unutabilmeyi istiyorum, sonra da tüm bunları unutmanın onu da tamamen unutmak anlamına geldiğini hatırlayıp vazgeçiyorum.
-
Birkaç gün sonra tekrar park yolunu kullandığımda hava çoktan kararmaya başlamıştı.
"Ömür..." demiştim onu gördüğümde fısıldayarak. Nasıl oluyordu da gülümsemeye devam ediyordu?
Başımı onun gülümseyerek baktığı gökyüzüne çevirdim önce, yağmur bulutları gökyüzünü kaplamışken iyi olanın ne olduğunu merak ediyordum. Sonra ağır ağır yükselen renkli balonları fark ettim.
"Uçun! Daha yükseğe uçun! Anneme onu sevdiğimi söyleyin! Ömür kötü bir çocuk değil!"
Bakışlarım tekrar Ömür'ü bulduğunda yanaklarından süzülen gözyaşlarıyla nasıl da sevimli olduğunu düşündüm. Fakat beynim onun büyüsünden kurtulup tekrar çalışmaya başladığında gerçek sert ve yakıcı bir tokat gibi yüzüme çarpmış, bakışlarımı bulan yaşlı gözleriyle öylece olduğum yerde kalmıştım.
'Anneme onu sevdiğimi söyleyin...'
İçimdeki bu hissin ne olduğunu tam olarak bilmiyordum. Kalbimdeki baskıyı daha da arttırıp gözlerimi yaşartan bu hissin adını tam olarak bilemiyordum!
"Nini?"
Burnunu çekerek merakla yaklaşmaya çalıştığında oradan neden kaçtığımı da bilmiyorum. Fark ettim de, kendi hakkımda hiçbir şeyi bilmiyordum. O zamana kadar sadece yol kenarında yetişmiş öylesine bir ot gibi yaşamış, içimde sadece kendimi aileme kanıtlamak için kullandığım hırsı barındırmış, diğer tüm duyguları saklamak istediğim birer çöp parçası gibi paspasın altına saklamıştım.
Ömür sakladığım tüm o duyguları yavaş yavaş ve benden habersiz bir şekilde gün yüzüne çıkarırken ona kızamıyordum bile.
O gece oturup tam olarak neden ağladığımı bile bilmeden sabaha kadar ağlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahipsiz
Tiểu Thuyết ChungO gün onunla parkta karşılaştığımda, benim için ne kadar değerli olabileceğini bilmiyordum. * Aceleyle gözlerini temizleyip gülümsemesi beklediğim bir şey değildi. O küçük gülümsemenin kalbimi bu denli hızlandırması da öyle...