Ömür sadece altı ay sonra tekrar hamileydi.
Tanrım, son zamanlar da ablam ile çok fazla görüşmesinden bir şeyler olacağını anlamış olmalıydım; fakat aptalın tekiydim. Zaten en ufak bir şey bile irademi kırmaya yetecekken kendimi kontrol edememiştim.
Kimse beni suçlamamalıydı. Hayır, bu benim suçum değildi!
Ya da, belki de öyleydi... En büyük suçlu daima bendim. Asla bir başkası değildi.
Ömür o gece de Nana uyuduktan hemen sonra son zamanlarda sık sık yaptığı gibi yanıma gelmiş, tek kelime etmeden yatağa girip yüzümü izlemeye başlamıştı.
Nana ile uyumayı, havalar soğumaya başladıktan hemen sonra bırakmıştı. Oysa bu konuda ne kadar korumacı olduğunu biliyordum. Fakat söylediğine göre ablam ona eğer bebekle uyumaya devam ederse bebeğin çabucak hastalanabileceği hakkında bir şeyler söylemişti. Ve Nana nın hastalanıp acı çekmesi Ömür'ün isteyeceği son şey bile değildi. Elbette bunun ablamın yalanlarından biri olduğunu biliyordum; fakat bunu düzeltmek gibi bir niyetimin olmadığı da apaçık bir gerçekti.
Onunla uyumayı seviyordum.
Doğrusu, adi herifin tekiydim. Onu daima masum olduğunu düşündüğüm küçük yalanlarla kandırıp durmuştum. Fakat yalan, yalandı. Masum olduğunu düşünmemin tek sebebi ise işime geliyor olmasıydı. Böyle düşününce tüm yalanlar masum sayılmaz mıydı?
Bazen geçmişe dönüp ona söylediğim tüm yalanları hafızasından silebilsem ve ona sadece gerçekleri söylesem olabilecekleri merak ediyorum. Doğrusu böyle bir imkânım olsa olabilecekleri göze alıp bunu yapabileceğimden de emin değilim. Ama bir ihtimal, biraz cesur olabilsem...
"Nini." Demişti Ömür kısa bir süre yüzümü inceledikten hemen sonra. Bunu son zamanlarda sık sık yapıyordu.
Durup uzunca bir süre bana bakıyor, bana seslendikten hemen sonra tekrar sessizliğe gömülüyor ve uyuyuncaya kadar da öylece kalıyordu. Başta bunu neden yaptığını anlayamasam da kısa sürede alışmış ve bir anlam aramayı da çabucak bırakmıştım. Bana baktığında ben de ona bakıyordum, Ömür bunu yaptığımda çok çabuk utanıyor ve gözlerini kaçırarak bakışlarını başka bir yere odaklıyordu.
Onu seviyordum. Onu gerçekten seviyordum. Her bir hareketini, kalbinin her atışını, aldığı her bir nefesi... Onu sevdiğimi söylemekten asla bıkmayacaktım. Önüme çıkan herkese onu sevdiğimi söyleyebilirdim. En azından bunu yapabilecek kadar cesurdum.
Yine de bu olan biten hiçbir şeyi değiştirmezdi.
O gün de diğer zamanlar olduğu gibi sözünün devamını getirmeyeceğini düşünmüştüm. Fakat sandığım gibi olmamış, bana benim de diğerlerinin yaptığı gibi ona dokunmak isteyip istemediğimi sormuştu.
Bu sorunun beni şoke ettiğini itiraf etmeliydim.
Başlarda benden çekinmesinin en büyük sebeplerinden birinin bu olduğunu biliyordum elbette. Fakat o güne kadar bir kez olsun dile getirmemişti. O an ne düşünmem gerektiğinden emin değildim. Ya da nasıl hissetmem gerektiğinden.
Sanırım korkmuştum. Korkmuş olmalıydım, çünkü sorduğu sorunun cevabından emin değildim. Elbette ona dokunmayı herkesten çok istiyordum. Kim sevdiği kişiye istediği gibi dokunabilmeyi istemezdi ki? Fakat dürtülerimi bastırmayı bir şekilde başarıyordum sonuçta. Benden tamamen uzaklaşmasındansa aramıza koyduğum mesafe ile yaşamaya devam etmeye çalışıyordum. Ve tanrı şahidim o ana kadar bunu olabilecek en mükemmel şekilde sürdürmeyi elimden geldiğince denemiştim.
Durup ona öylece baktım. Bunun cevap verebileceğim bir soru olduğundan emin değildim. Bu yüzden sadece susmayı tercih etmiştim; ama Ömür'ün susmak gibi bir niyeti yoktu.
Bunun yerine dirsekleri üzerinde doğrulup yüzünü yüzüme yaklaştırmış ve sorusunu bir kez daha tekrarlamıştı. "Nini istiyor?" demişti sonra da rahatsız edici bir tonda. Ne düşündüğünden ya da nasıl hissettiğinden emin değildim. Duygularını okuyamıyordum. Sanırım kafam fazla karışıktı; yine de bana o kadar yakınken sessizce onaylamaktan geri alamamıştım kendimi.
"Sorun değil." Dediğini duymuştum sonra fısıldayarak. Gözlerini kısa bir an için kaçırmış, ardından tekrar bana dönerek "Ömür Nininin canını yakmayacağını biliyor." Demişti. "O yüzden sorun değil."
O an için sorun olmadığına inanmış olmam yaptığım en büyük aptallık olmalıydı. Doğrusu, o kadar çok hata yapıyordum ki, artık hangisini yaptığım en büyük aptallık olduğundan bile emin olamıyordum. Yine de bunun en büyüklerinden biri olduğundan emindim.
Aslında ne kadar korktuğunu fark edemeyecek kadar kördüm.
Yine de o an için dünyanın en mutlu insanı olabilirdim. Dünya tamamen tozpembeydi.
Ömür beni tamamen kabul etmişti. Ya da en azından ben tüm aptallığımla öyle olduğuna inanmıştım.
Duyduğum sessiz hıçkırıklarla başta Nananın uyandığını sansam da durumun öyle olmadığını anlamam pek uzun sürmemişti.
Ömür öylece kızarmış gözlerle bana bakarken ne yapacağımı bilememiştim. Gecenin bir yarısı onu banyoda sessizce ağlarken bulmayı beklemiyordum. Tanrım, nereden bilebilirdim?! Sadece, gerçekten sorun olmadığına inanmak istemiştim. Fakat tüm bunların en başından beri Ömür için ne kadar büyük bir sorun olduğunu unutmuştum.
Sonraki gün Ömür bu konuda tek kelime etmemiş, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etmişti. O, böyleydi. Ne diyebilirdim? Ama ben değildim.
Yaptığım şeyin bir telafisi olmadığını biliyordum. Yine de durup düşünmeye devam ettim.
Ömür her konuda sorun yokmuş gibi davrana bilirdi; ama içten içe bunun onu ne kadar kırdığını da biliyordum.
Bana güvenmişti. Bense uçkuruma sahip çıkamayarak bu güvenini yerle bir etmiştim. Sorun olmadığını söylemiş olabilirdi; fakat tanrı aşkına, benim bunu anlamış olmam gerekirdi! Ömür zaten hiçbir zaman bir sorun olduğunu söylemezdi! Onunla birlikte olmak küçük bir çocukla birlikte olmaktan farksızken bunu nasıl yapabilmiştim?!
Buna dayanamıyordum.
Eve elimden geldiğince geç dönüyor, gittiğimde de tek kelime etmeden eski yatağıma gidip yalnız başıma uyuyordum. Yüzüne her baktığımda pişmanlığım bir kat daha artıyor ve ben çok daha kötü hissediyordum. Bu benim tek kaçış yolumdu. Eğer onu görmezsem her şeyin düzeleceğini düşünüyordum. Fakat hiçbir şey bu şekilde düzelmiyordu. Ben sadece kaçıyordum.
O dönem kafam, kötü hisseden tek kişi olmadığımı anlayamayacak kadar karışıktı.
Ömür'ün tüm bunlar yüzünden ne kadar yıprandığını göremiyordum.
Peki, büyük bir hata yapmış olabilirdim; ama ben üstüne aptallıkta sınır tanımıyor ve hata üstüne hata yapmaya devam ediyordum
Doğrusu,ablam gelip Ömür'ün tekrar hamile olduğunu söylemiş olmasa yaptığım buaptallığa daha ne kadar devam ederdim ondan bile emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahipsiz
General FictionO gün onunla parkta karşılaştığımda, benim için ne kadar değerli olabileceğini bilmiyordum. * Aceleyle gözlerini temizleyip gülümsemesi beklediğim bir şey değildi. O küçük gülümsemenin kalbimi bu denli hızlandırması da öyle...