"Nini" demişti Ömür gözlerini açmayı başardığı ilk an fısıldayarak. Hastanede geçirdiğimiz ikinci gece olmalıydı emin değilim.
Annem destek olabilmek için bizimle birlikte hastanede kalmış, büyük annem ise Nana ile birlikte ablamlarda kalmayı tercih etmişti. Onlara gelmelerine gerek olmadığını defalarca kez söylemiştim.
Doğrusu bunu gerçekten istememiştim. Hayatımın belki de en çaresiz olduğum anlarından birini yaşıyordum o zaman için. Annemin beni o şekilde görmesini istemiyordum. Güçlü olmak ya da en azından öyleymiş gibi görünmek için harcadığım tüm çabanın yerle bir olmasını istemiyordum. Fakat her ne kadar itiraf etmek istemesem de aynı zamanda desteğe en çok ihtiyaç duyduğum zamanlardan da birindeydim.
Annem çocuklarının ihtiyaçlarını çabucak anlayabilen bir kadındı, o zaman da anlamış olmalıydı. Gelmek konusunda bu kadar inat etmesinin başka anlamı olamazdı.
"Buradasın?" demişti hemen ardından yorgun gözlerini gözlerime çevirerek. Boynundaki boyunluk yüzünden başını çeviremediğinden yavaşça ayağa kalkmış ve elini hafifçe sıkarak yanında olduğumu fısıldamıştım.
Ömür yorgun bir gülümsemenin ardından derin bir nefes almayı denemiş ve canının acıdığını söylemişti. O an için bunu vücudunda oluşan ezikler ve geçirdiği ameliyatlar yüzünden söylediğini düşünmüş, hemşireyi çağırmak istemiştim. Fakat durum pek de sandığım gibi değildi. Benim aptallığım.. Ellerinin titrediğini ancak artık boş olduğunu bildiğim karnını hafifçe okşadığında fark etmiştim.
Hemen sonra dolan gözleri ile zorlukla gülümsemeye çalışmış ve fısıldayarak tekrar etmişti. "Canım acıyor Nini."
O gece öylece yanında oturmuş ve ona eşlik ederek uzun süre sessizce ağlamıştım.
Ömür bebeğin artık orada olmadığını biliyordu. Doğrusu bunun için üzülmeli miydim yoksa sevinmeli miydim emin değildim. Sevinilecek bir tarafı da yoktu ya... Sadece ona bunu söyleme yükünden kurtulduğum için biraz olsun rahatlamış hissediyordum. Tanrı affetsin, eğer o zaten bilmiyor olsa bunu söyleyebilmenin benim için ne kadar zor olacağını düşünmek dahi İstemiyordum.
Ömür sonraki bir kaç gün sessizce ağlayarak yas tutmaya devam etti. Doğru düzgün bir şey yemiyor ya da içmiyor, sadece dua ediyor ve gözyaşı akıtmaya devam ediyordu. Yine de bir kez olsun isyan ettiğini duymamıştım. Benim aksime.
Ben başıma gelen en ufak şeyde dahi her şeyi sorgulamaya başlarken Ömür bu konuda tek kelime etmez ve yaşadığı onca şeye rağmen dua etmeye devam ederdi. Bunu seviyordum. Her şeye rağmen ümitlerini asla kaybetmiyor oluşu hoşuma gidiyordu. Bana onun aslında ne kadar güçlü olduğunu hatırlatıyor, Tekrar tekrar hayran olmama sebep oluyordu. Bu bir gerçekti. Ömür tanıdığım en güçlü insandı.
Hastanede geçirdiğimiz bir haftanın sonunda Ömür bir gece bir anda uyanmış ve beraberinde kıyafetlerimi çekiştirerek beni de uyandırmıştı.
"Nini," demişti sonra sessizce parıldayan gözleriyle gözlerime bakarak. "Ömür bir rüya gördü."
Durup bir süre zar zor daldığım uykunun sersemliğiyle ona bakmış ve ne olduğunu sormayı ancak akıl edebilmiştim. Doğrusu o an için aklımın pek yerinde olduğunu söyleyemezdim, tıpkı şu an olduğu gibi. Ne anlattığını dahi hatırlamayışımın başka açıklaması olsun istemiyorum. Anılarımın yok olmaya başladığını kabul etmek istemiyorum.
Yine de Ömür'ün o gece ne kadar mutlu olduğunu hatırlayabiliyorum. Bebeğini yeni kaybetmiş bir annenin asla olamayacağı kadar mutluydu.
Ömür gördüğü rüyanın ardından bebek için bir daha ağlamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahipsiz
General FictionO gün onunla parkta karşılaştığımda, benim için ne kadar değerli olabileceğini bilmiyordum. * Aceleyle gözlerini temizleyip gülümsemesi beklediğim bir şey değildi. O küçük gülümsemenin kalbimi bu denli hızlandırması da öyle...