Bölüm 24

2.4K 152 4
                                    

Onu, kimsenin ona zarar vermek istemediğine, aksine yardım etmeye çalıştıklarına inandırmak neredeyse imkansızdı. Bu yüzden son çare; yanında olup, ona zarar vermelerine izin vermeyeceğimi söylemek zorunda kalmıştım. Elbette bunu söylediğimde bile ikna etmek oldukça zor olmuş, onlar geldiğinde elini asla bırakmamamı istemişti. Bu, bu durumda reddedebileceğim bir istek değildi.

Tedavi olması gerekiyordu ve doktorların ona yaklaşabilmesinin tek yolu elini tutmamdı. Ben de isteğini yerine getirmiş, doktorlar kontrol için her geldiğinde ellerini sıkı sıkıya tutup güç vermeye çalışmıştım.

Genç bir hemşire sırtındaki yaralara pansuman yaparken bana sarılmasına tekrar izin vermiştim. Bu git gide daha tuhaf hissettirmeye başlamıştı.

Bana güveniyordu, ya da bilmiyorum, sadece güvenecek başka kimsesi olmadığından böyle davranıyordu emin değilim. Ama onun için sığınabileceği biri olma duygusu hoşuma gitmeye başlamıştı

Kendimi işe yarar hissediyordum. Bu, nasıl anlatılır bilmiyorum ama iyiydi işte.

Doktor durumunun iyi olduğunu, yapacakları bir kaç testin ardından çıkabileceğini söylediğinde başta kararsız olsam da AIDS için de test yapıp yapamayacaklarını sormuştum. Bunu sormak bile berbat hissettiriyordu; ama hasta olmasını istemiyordum.

Ne olduğu belirsiz birçok kişiyle birlikteliğe zorlanmıştı, hastalık bulaşmış olabilirdi, ne yazık ki böyle bir ihtimal vardı ve bu da hastalıklı bir çocuk dünyaya getirebileceği anlamına geliyordu.

Tanrı korusun bundan gerçekten korkuyordum. O küçük hayatın belirsizliği beni ürkütüyordu.

Ona nasıl bakacaktım? Ya da aileme nasıl açıklayacaktım?

Bu, yalnız başıma yapabileceğim bir şey değildi. Ömür'ün bir bebek büyütebileceğinden emin değildim. En kısa zamanda her şeyi düzene sokmam gerekiyordu.

Doktor anlayışla başını sallayıp uzaklaşmak için arkasına dönmüş, hemen ardından ise bebeğin durumunu öğrenebilmemiz için, bize bir randevu ayarlayacağını söylemişti. Böylece ayrılmadan, bebek hakkında da bir şeyler öğrenebilirdik.

Testler için kan alımı tam bir işkenceydi.

Zavallı hemşire kan almak için uğraşırken Ömür titreyerek ağlamış, onu öldürmeye çalıştıklarını ve benim de onlara yardım ettiğimi söyleyip durmuştu. Çırpınmaması için onu sıkıca tutmam gerekmişti elbette; ama Ömür kendini o kadar kasıyordu ki hemşirenin damarı bulup kan alması baya uzun sürmüştü, haliyle bu da Ömür'ün canını daha fazla acıtmış, onu öldürmeye çalıştıklarını ilgili tezinden daha da emin olmasına sebep olmuştu.

Yine de hastaneden kaçamayacağını biliyordu. Bunu ilk gün ki birkaç denemesinin ardından anlamış, çaresizlikle boyun eğmişti; ama bu tüm gün yatağında oturup ilk zamanlar olduğu gibi beni görmezden gelmesine engel olmamıştı.

Barışıp, kimsenin ona zarar vermeyeceğini, sadece onun iyiliği için uğraştığımızı söyleyebilmek için kantine inip bir çikolata almam gerekmişti ve Ömür her zamanki gibi ona verdiğim küçük hediyeyi kabul etmiş, üstüne de küçük bir gülümseme vermişti karşılığında. Sonra da arkasına dönmüş ve çikolatasına sarılıp uyumuştu.

Düşününce, onu gerçekten öldürmeye çalışıyor olsak bile aynı tepkiyi vereceğinden neredeyse emindim.

Ömür böyleydi, en küçük şeyden mutlu olabiliyordu. Sanırım bu yüzden o lanet herifler ona zarar verdikleri halde onlarla gitmeye devam ediyordu.

İki gün sonrasında Ömür uyurken test sonuçları için doktorun odasına gittiğimde korkudan kalbim durmak üzereydi. Neden bu kadar korktuğumu tam olarak bilmiyordum, ya da herhangi bir hastalık çıkarsa ne yapacağımı...

Fakat neyse ki doktor bir sorun olmadığını, görünürde herhangi bir hastalığın olmadığını söylemiş ve rahat bir nefes almamı sağlamıştı. Onca kişiye rağmen hastalık kapmamış olması bana göre bir mucizeydi. Ömür tanrının seçilmiş kullarından olmalıydı. Bunun için başka açıklama bulamıyordum, çünkü korunmanın anlamını dahi bilmediğinden adım gibi emindim.

Odadan mutlulukla çıkmadan hemen önce doktor, bizim için yarına bir randevu ayarlayacağını söylediğinde ona nasıl teşekkür edebileceğimi bilememiştim. Hafta boyunca Ömür ile ilgilenmiş, her konuda yardımcı olmaya çalışmıştı. İyi bir adamdı.

Her ne kadar hastane havasının insanlara iyi gelmediği söylense de bana gerçekten iyi gelmişti.

Zor durumdaki birçok hastayla karşılaşmış, halime binlerce kez şükretmiştim.

Aynı zamanda benim için Ömür'e alışma sürecinin de bir parçası olmuştu. Bu iyi bir şey olmalıydı, çünkü kendimi eskiye göre çok daha mutlu hissediyordum. Aslında bunu sebebini tam olarak bilmiyordum. Elimdekilerin değerini anladığımdan mıydı, yoksa birilerine yardımcı olabilmenin verdiği mutluluk muydu emin değildim.

Ama o an Ömür karşımda sessizce uyurken gülümsemekten kendimi alamıyordum.

Belki de sadece kendim için bir mutluluk kaynağı bulmuştum? Bilmiyordum. 

SahipsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin