Bölüm 43

1.8K 144 8
                                    

"Tanrım, Ömür seni seviyor. Çok teşekkürler..." demişti Ömür ağlamaya devam ederken kollarını vücuduma doladığında.

Tanrıya teşekkür etmesi gereken bendim, bu yüzden başta bunu neden yaptığını anlayamamış ve aktığını henüz fark ettiğim gözyaşlarımı aceleyle silmekle yetinmiştim o an için.

Sonrasında ona neden evden kaçtığını sorduğumda başını telaşla iki yana sallamış; kaçmadığını, sadece gitmememi söylemek için beni aramaya çıktığını söylemişti. Beni bulamayınca da cebinde bulduğu parayla bir kaç balon almış ve tanrıdan beni geri getirmesini dilemek için onları serbest bırakmıştı. Böylece dualarının tanrıya daha çabuk ulaşacağına inanıyordu. Ve söylediğine göre bu sayede tanrı duasını hemencecik duymuş ve yerine getirerek Ömür'e geri dönmemi sağlamıştı.

O gece Ömür'e bir kez daha âşık olduğumu fark etmiştim. O ise eve dönüp karnını doyurduktan hemen sonra sessizce uyumuş ve uyumadan önce de onu bırakmamam için bana yalvarmayı unutmamıştı.

Zaten bu yaptığından sonra onu bırakıp gitmek yapabileceğime inandığım şeyler listesinden çıkmıştı.

O gece gözlerimi kapatıp huzurlu nefes alış verişlerini dinlemiş ve sessizce dua etmiştim. Ne zaman uykuya daldığımı bilmiyordum; fakat karnımda hissettiğim dokunuş ile uyandığımda gecenin dördü olduğunu hatırlıyorum.

Bakışlarım önce yüzünü buruşturarak uykusuna devam eden Ömür'e kaymış, hemen ardından karnıma değen şişkin karnına inmişti.

Elimi dikkatle aşağı indirdiğimde hissettiğim hareketlilik beni heyecanlandırmıştı. İtiraf etmeliyim ki bu ciddi anlamda tuhaf bir histi. Nasıl anlatabilirim bilmiyorum, ya da anlatabilir miyim ondan da emin değilim aslında. Belki de hissettiğim her şeyi anlatmam mümkün değildir.

Ömür gözlerini aralayıp ne yaptığımı, neden ağladığımı sorduğunda açıklayamadığım gibi...

Bunun beni neden ağlattığını bilmiyordum. Ama ağlıyordum işte. Belki de beni uyandıran o küçük hareketlilik aynı zamanda ona olan bağlılığımı da arttırmıştı ve ben alışık olmadığım bir şekilde aynı anda iki kişiye birden bağlanmıştım.

O benim de bebeğimdi. Ve bu canlılığını açıkça hissettiğim ilk seferdi. Kalp atışlarını duymaktan çok daha farklıydı. Ona dokunmuştum. O an en fazla başparmağımdan daha küçük olan minik ayağını avcumda hissetmiştim. Beni uyandırmış ve sessizce orada olduğunu fısıldamıştı. Ya da ben fazla duygusal davranıyordum bilmiyorum.

Gecenin geri kalanını Ömür'e daha sıkı sarılıp varlığı için Tanrı'ya defalarca kez şükrederek geçirmiş, uyuması için sessizce sırtını sıvazlamıştım. Bunun onu rahatlattığını söylemişti. Ben de devam etmiştim.

Sonraki gün eve doğru yola çıktığımızda daha dikkatliydim. En azından her ihtimale karşı yanıma bir poşet almayı unutmamıştım.

Annem bizim için birçok şey hazırlamış sonra da Ömür'e sarılarak kendisine dikkat etmesi gerektiğini söylemişti. Hala içine sinmeyen şeyler olduğunun farkındaydım; ama yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Beni asıl şaşırtan büyük annemin, bebek için olduğunu söyleyerek Ömür'ün eline tutuşturduğu hediye poşeti ve uğur getirmesi için bileğine bağladığı boncuklu bileklikti.

Ömür'ün bilekliğe nasıl da büyülenmiş gözlerle baktığını hatırlayabiliyorum. Ardından heyecanla büyük anneme sarılarak defalarca kez teşekkür etmiş ve sonraki bir kaç yıl, ta ki ipleri çürüyüp kopana kadar da bilekliği bir kez olsun çıkarmamıştı.

Ömür'ün onun için değerli olduğunu düşündüğü şeyleri saklamak gibi bir huyu vardı. Bunun için birlikte kutladığımız ilk doğum gününde ona bir kutu almış ve istediği her şeyi orada saklayabileceğini söylemiştim. O da bana, beni de saklayıp saklayamayacağını sormuştu. "Çünkü Ömür kaybolmandan korkuyor." Demişti sonra da. Ona bir fotoğrafımı vermiştim, böylece beni saklayabilirdi.

Ömür kıkırdamış ve teşekkür ederek fotoğrafımı kutunun bir köşesine sıkıştırmıştı. Uzun süre sonra bileklik de oradaki yerini aldığında kutu çoktan birçok şey ile dolmuştu.

*

Aradan bir ay daha geçti. Ömür çoktan altıncı ayı yarılamıştı. Vücudunda gelişen değişimleri görmemek neredeyse imkânsızdı.

Karnı daha da büyümüş, bununla birlikte göğüsleri de belirginleşmeye başlamıştı. Bundan utandığını görebiliyordum. Vücudu sürekli kaşınıyor, banyoda eskiye göre daha fazla vakit geçiriyordu. Başına bir şey gelmesinden korktuğum için ben evde değilken banyoya girmemesi gerektiğini söylemiştim. Böylece ara ara kapıyı çalarak bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sorabiliyordum. Böylesi daha güvenli hissettiriyordu.

Ömür o ay kontrole gittiğimizde onunla içeri girmemi istemediğini söylemiş, derin bir nefes alıp büyük bir cesaret göstererek içeriye yalnız başına girmişti.

"Ömür" demişti duraksamadan hemen önce. "Hayır, b-ben artık büyüdü. Yalnız yapabilir Nini."

Sanırım bu, kendisinden Ömür diye bahsetmediği ilk seferdi ve bunu sadece büyüdüğünü göstermek için yapmıştı. Oysa kalbinin ne kadar büyük olduğunu zaten biliyordum. Bu tuhaf hissettirmişti. Yine de sessiz kalıp alnına bir öpücük bırakmış ve içeri girmesine izin vermiştim.

Doktor muayeneden sonra beni çağırdığında Ömür çoktan masanın karşısındaki koltuklardan birine oturmuş bekliyordu.

Doktor bebekte bir sıkıntı olmadığını; fakat benimle özel olarak konuşması gerektiğini söylemiş, sekreterinden kısa bir süre için Ömür ile birlikte dışarıda beklemesini rica etmişti. Onu yalnız bırakmaktan korktuğumu biliyordu. Bu yüzden yardımları için ona minnettardım.

Açıkçası vücudunda oluşan çatlaklar yüzünden içeri girmemi istemeyeceği aklıma dahi gelmezdi. Doktorun dediğine göre Ömür başta çatlaklar yüzünden karnının yırtılacağından ve bebeğin dışarı düşeceğinden korkmuş, bunun olmayacağını öğrendiğinde ise çirkin göründüğü için onu bırakacağımdan korkmaya başlamıştı.

Bu durumda gülmeli miydim, yoksa ağlamalı mıydım emin değildim. Fakat Ömür'ün çirkin olduğu için onu bırakabileceğimi düşünmüş olması beni bir miktar kırmıştı. Yine de daha önce onu ne kadar kırdığım aklıma geldiğinde bunu unutmanın yapabileceğim en iyi şey olduğunu düşünmüştüm.

Doktor Ömür'ün, vücudunda çok ağrı olduğundan şikâyet ettiğini; fakat bana söylemeye çekindiğini söylediğinde durup bir süre düşünmüştüm.

Artık her şeyi aştığımızı sanıyordum; fakat son bir aydır, yaptığım aptallık yüzünden Ömür'ün benden tekrar uzaklaşmaya başladığını fark edememiştim. Bana yük olduğunu düşünüyordu. Tanrım, gerçekten geri zekâlının tekiydim. Kendimi dövmek istiyordum.

SahipsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin