•Bölüm 3

29K 1.8K 828
                                    



Zamanlamayla ilgili açıklama yapma gereği duyuyorum. Tabii ki hiçbir hikayede olmadığı gibi bu hikayede de her bölüm tek bir güne falan karşılık gelmiyor. Bu bölümle beraber iki hafta geçmiş oluyor Baran ekibe katılalı. Üç bölümde 2 hafta yani. Bu süre yeri gelir üç bölüm üç haftaya çıkar yeri gelir daha kısa olur arada söylerim herhalde. Söyleyeceklerim bu kadardı o zamaaaann İYİ OKUMALAR BOL BOL OY VERİP YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN🥳🌸

Ha bir de...Radyoda çalan şarkı medyada.

-

Babam Akif amirin odasına girerken ben de çay ocağından aldığım tek şekerli çayımı yudumluyordum. Bir önceki gece öğlen uykusuna yattığım için gece uyuyamamıştım ve şimdi gözlerimi açık tutmak için olağanüstü bir çaba sarf etmem gerekiyordu. Kırmızı deriden, tekerlekli sandalyeyi çekip Gamze'nin yanına yerleştim.

"Sana bir kahve alayım mı bu şekilde ayılamazsın." diye sordu önündeki dosyayı doldururken.

"Yok yok. Elimi yüzümü yıkadım az önce, gelirim birazdan kendime merak etme."

"İyi, sen bilirsin."

Gamze'nin cümlesi, Esma'nın tiz sesiyle bölündü.

"Bıçaklı kavga ihbarı var." 

Ardından adresi söylediğinde, Bade abla eliyle ayağı kalkmamı işaret etti. Bu uykulu hâlimle değil ihbara gidesim yerimden kalkasım dâhi yoktu ama sesimi çıkartmadım.

Şubenin kapısına geldiğimizde "Sen mi kullanırsın ben kullanayım mı?" diye sordu.

On sekiz yaşına girer girmez ehliyet kursuna kaydolan biri olarak araba kullanmak benim için bambaşka bir deneyimdi. Çocukluğumdan beri arabalara duyduğum özel ilgi de cabasıydı. Bu yüzden "Valla kullanırım." diye yanıtladım Bade ablayı.

"Ama senin yolu tarif etmen gerekecek. Malum fazla bilmiyorum hâlâ buraları." diyerek kontağı çalıştırdıktan sonra camı yarıya indirdim.

Yol boyunca bizi takip eden çınar ağaçlarına kuş cıvıltıları eşlik ediyordu. Yol tamamen boş olduğu için sadece bir iki saniyeliğine gözlerimi yumup ağaçlarla dolu yolda tüm havayı derin bir nefesle ciğerlerime çektim. Radyodan Hakan Yeşilyurt- Kömür gözlerin şarkısı yükseliyordu. Bu yoldan, yan koltukta oturan sevdiğimin dizine elimi koyarak onunla tatlı bir kaçamak yapmak için geçiyor olmak varken ben şimdi ekip arkadaşımla oturuyor ve bıçaklı bir kavgayı ayırmaya gidiyordum.

Hâlimden şikayet etmeyi bırakarak gazı köklediğimde yanımdan Bade ablanın sesi yükseldi. "Aman yavaş sürsene oğlum şarkının gazına mı geldin ne yaptın?"

"Yok Bade abla ne gaza gelmesi gaza getirecek biri yok ki." Gerçekten de yoktu. Yirmi bir yıllık hayatıma sadece bir ilişki sığdırmıştım o da büyük bir hüsranla sonuçlanmıştı.

Yüzüne hınzır bir gülümseme yerleştirerek "O da olur merak etme." diye yanıt verdi. "Aşık olmak çok güzel bir şey, inşallah bir gün bu duyguyu tadabilirsin. Heh şimdi şuradan sola sapacaksın. Geldik işte." diyerek kapı koluna asılıp arabadan hızlıca indi.

Birkaç dakika içinde kavgayı ayırıp bıçak çeken iki kişiyi de yanımıza alarak şubeye geri dönmüştük. Bundan sonrasıyla polis memurları ilgilenecekti. Herkes genelde oturdukları sandalyelere kurulmuş, kimisi çayını alıp öyle geçmişti masa başına.

"Uykun açıldı mı bari Baran? Temiz hava iyi gelmiştir."

"Geldi valla. Yirmi dört saat çalışırım bu gazla ben."

Odada derin bir sessizlik olduğunda gözlerimiz aynı anda kapının direğine yaslanıp kollarını birbirine bağlayan Kenan'ı buldu. "O zaman söyleyelim de sana devriye yazsınlar ne dersin?"

Anons | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin