•Bölüm 25

14.3K 875 389
                                    

2 hafta önce
"Kenan." adını söyleyerek inlerken, kalçamı biraz daha ağzının içine ittirdim. Hâlâ yeni yıkanmış, parlak, siyah saçlarının içinde olan sağ elimle kafasını bastırdım.

"Boşalacağım." sözcükler ağzımdan zar zor çıksa da, duyduğunu anlayabiliyordum.
Bu söylediğimi kanıtlarcasına hareketlerini iyice hızlandırmıştı.

Kendimi tamamen geri çıkartıp, tek seferde tamamını ağzına almasını sağlayacak biçimde ittiğimde artık nefes alışverişlerim maksimum düzeye ulaşmıştı. Saniyeler içerisinde Kenan'ın ağzına boşaldığımda aldığım hazzın başımı döndürecek şiddete ulaşmasını hayretle izliyordum.

"Gerçekten yutuyor musun?" dediğimde kocaman bir kahkaha patlatmasını beklemiyordum. "Şu an, tam şu an sorman için biraz garip bir soru olmadı mı bu?" biraz durduktan sonra ağzını kocaman açıp dilini dışarı çıkarttı, doktor muayenesindeymişçesine. Bu sefer kahkaha atan taraf ben olurken, yumruk yaptığım elimle omzuna vurdum.

"Anın tüm cazibesini bu kadar kısa süre içerisinde yok etmeyi nasıl başardık acaba?" dediğimde çıplak belime doladı kolunu. "Hemen geri kazanalım o zaman." diyip dudaklarıma yapıştı.

Uzun soluklu bir öpücükten sonra dudaklarımız ayrıldı.

Yüzüme bakıp gülümsediğinde sorarcasına kafamı sağa sola salladım. "Çok seviyorum seni." yanaklarımın sadece saniyeler içerisinde kırmızıya boyandığından adım kadar emindim.

"Yani şimdi düşününce...Sevilmeyecek biri değilim." dudaklarını gülmemek için birbirine bastırdı. "Çok mu şımarttım seni ben?"

"Biraz daha şımartmana hayır demem." kafamı yüzüstü göğsüne gömüp kedi gibi sürtündüm. Saçlarımın arasına uzun bir öpücük bıraktığı sırada, yatağın üzerinde boşta duran eline uzanarak parmak boğumlarına geçirdim kendi parmaklarımı.

Bugün beni yataktan çıkarabilmesi için ekstra bir efor sarfetmesi gerekiyordu.

-
Genelde olduğu üzere, Kenan evden çıktıktan bir süre sonra ben de evden çıkmış; pastaneden aldığım böreğimi arabada yiyip şubeye varmıştım.

Şubenin girişindeki merdivenleri birer ikişer çıkarken, yanımdan çıkan; benden bir iki yaş küçük olduğunu tahmin ettiğim çocuğa bir bakış attım. Benimle hemen hemen aynı boylarda olan çocuğun sol kulağında siyah bir küpe vardı. Kahverengi, uzun saçları omuzlarında bitiyordu.

Yeni yeni çıkmaya başlamış sakalları olan bu çocuk, fıstık yeşili bir tişörtün altına mavi jean giymişti. Karşı tarafın henüz yanıt vermemesinden olsa gerek, kulağına tuttuğu telefona rağmen konuşmuyordu.

Kısa süreliğine üzerinde gezdirdiğim bakışlarım çocuğun "Heh! Kenan." demesiyle tekrar onu buldu. İlk söylediği sözcüğe kıyasla Kenan adı ağzından çok daha kısık bir tonda çıkmıştı. "Geldim ben, şubedeyim aşkım." dedi kafasını kaşırken. "Ne? Gideyim mi?"

Söylediği adı muhtemelen yanlış duymuş olduğumu düşünerek adımlarımı hızlandırıp yanından uzaklaştım.

Ekip odasına girdiğimde içeride sadece Kenan'ın olmasını beklemiyordum.
Benden sadece on dakika önce gelmiş olmasına rağmen önündeki belgelerle ve sandalyesiyle nasıl bu kadar kısa süre içerisinde bütünleştiğine şaşırmadan edemedim.

Birinin içeri girdiğini fark etmeyip önündeki belgelerle ilgilenmeye devam ettiğini görünce sessizce yanına yürüdüm. Bir kez daha kapının olduğu tarafa kısa bir bakış atıp hemen arkasına yanaştım.

Ellerimi o çok sevdiğim saçlarının içine daldırdığımda irkilmesiyle kıkırdadım. Alıngan bir edayla "Başka kim olabilir Kenan Bey?" dediğimde otuz iki diş sırıttı. "Sessizce geldin ne yapayım?" dedi eliyle belimi saniyelik okşayarak. "Temas etmeden duramıyorsun değil mi?" derken bir yandan da gözüm kapıdaydı. "Duramıyorum." dudaklarıma odaklanmış bakışlarını fark ettiğimde gülmemeye çalışarak gözlerimi devirdim.

Anons | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin