•Bölüm 23

15.3K 950 375
                                    

Merhabalöaaar çok geç oldu biliyorumm ama hiç ilham gelmiyordu ve tıkanıp ne yazacağıma karar veremiyordum. Aslında aklımda bir şey vardı en başından beri ama nasıl işleyeceğimi hiç bilmiyordum.

İsterseniz önceki bölüme bir göz atarsınız ama bölümü bir hafta sonrasından başlatacağım için bir "wtf ne oluyor amk?" olabilirsiniz sorun sizde değil ben devamında 1 hafta öncesine dönüp anlatacağım hsjskksmzk mutlu bölümlere bir süre ara...üzülelim bakalım biraz da sksklsks iyi okumalar.

Bölüm müziği: Zeynep Bastık&Can Ozan- Toprak Yağmura
-

"Bırak kolumu Kenan bir daha söylemeyeceğim." diyip kolumu hırsla çektiğimde akmamak için direnen göz yaşlarım bir bir boşalmaya başlamıştı.

"Yemin ederim anlamıyorum." sinirden gülmeye çalışsam da ağzımdan çıkan kıkırtının gülmekle uzaktan yakından ilgisi yoktu. "Siktir git tamam mı? Defol git, cehennemin dibine kadar yolun var."

"Bana düzgün bir açıklama yapana kadar şuradan şuraya adımımı bile atmıyorum." çatlarcasına ağrıyan başımın iki yanına götürdüm ellerimi. Ona artık susması için yalvarmak istiyordum.

"Baran duydun mu beni? Neler olduğunu hemen şimdi anlatıyorsun." Başımın ağrısı dayanamayacağım raddeye gelmişti ve bunun tek sorumlusu oydu. Uğruna gözümü bile kırpmadan canımı teslim edebileceğim adam.

"Başımı siktin sus artık." dedim neredeyse bağırarak. Yanağımdaki ıslaklığa bir yenisi daha eklenip yüzümü yakarken kendime lanet ediyordum. "Tıpkı bana da yaptığın gibi yani." ağzını açmış cevap verecekti ki buna daha fazla tahammül edemeyeceğimi anladım. "Tekrar aynı şeyleri zırvalamaya başlama. Yanlış anlaşılmalarla dolu bir dram dizisinin içinde değiliz. Hevesini aldın bitti gitti işte. Rahat bırak beni yoksa bu sefer sikilecek olan benim götüm değil senin ağzın olur Kenan."

Ona daha önce hiç göstermediğim, sadece beni uzun yıllardır tanıyan insanların bildiği, haddinden fazla sinirlenince içine girdiğim ruh hâlinin yansımasının onu fazlasıyla afallatacağından emindim.

Afallamasından da faydalanarak apartmanın girişine kadar gelmiştim ki, bu sefer arkamdan seslendi. On dakika öncesine kadar sadece çiseleyen yağmur, şimdi şiddetini bir hayli arttırmıştı. "Baran." adımı söylemesiyle mi yoksa deri ceketime rağmen içime işlemeyi başaran rüzgarın etkisiyle mi bilinmez, tüylerim diken diken olmuştu. "Bunu daha sonra sen sakinleşince konuşacağız." elimdeki anahtarla dış kapıyı açmaya çalışırken ellerim titriyordu artık. İçimden Kenan'a, yağmura ve aniden soğumaya başlayan havaya lanetler okurken başardım kapıyı açmayı.

Artık arkamdan gelmeyeceğini biliyor olmama rağmen koştum asansöre. Bu katta olmasına minnet ederek kendimi asansöre attığımda, yaşadığım belki de en kötü günün izlerini her zerremde taşıyordum.

Asansör nihayet beşinci kata gelip durduğunda kendimi atabileceğim en hızlı şekilde attım asansörden.

Cebimden çıkarttığım anahtara temas eder etmez, sanki mümkünmüş gibi arttı titremem. Önce üst daha sonra alt kilidi açıp girdim eve.

Yapmak istediğim her şeyi daha merdivendeyken planladığım için adımlarımı hemen banyoya yönlendirdim. Sıcak suyu açıp duş başlığının altına girdiğimde tek ümit ettiğim şey, günün kirlerinden de olabildiğince arınmaktı.

-
Yanaklarımın içini kanatacak derecede hırsla dişlerken bir Ertuğrul abiye bir Bade ablaya bakıyordum bir şey söylemeleri için. İkisinin de ağzını açıp tek kelime etmeyeceğini anladığım için Ozan'a döndüm. "Ozan benim yerime devriyeye çıkar mısın? Söz ne zaman istersen ben çıkacağım yerine. Hatta iki devriye borcum olsun sana." yüzünde oluşan sırıtış bu teklifin hoşuna gittiğini yeterince ifade ediyordu. "Rıfat başkomiser devriye sıralarının çocuk oyuncağı gibi değiştirilip durmasından hoşlanmaz." dediğinde bana söylediğini bilmeme rağmen kafamı kaldırmadım ama diğerlerinin bakışları çoktan ona dönmüştü bile.

Anons | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin