Ağzımdaki metalik tat varlığını koruyor olsa da öğürme dürtümü kontrol edebiliyordum şimdi.Beş dakika öncesine kadar her şey ağır çekimde hareket ediyormuş gibiyken şimdi dünya olağanüstü bir hızla dönüyordu sanki.
Konuşmak istiyordum ama karnımdaki acı buna mâni oluyordu. Herkes bir şeyler söylüyor, dudaklar hareket ediyor ama tüm sesler kulağıma uğultu olarak ulaşıyordu. Karnımda hissettiğim acının katlanmasıyla bakışlarım önce karnımın üstündeki eli, daha sonra elin sahibini buldu. Kenan büyük bir bez parçasıyla karnıma baskı uygularken büyük bir bağırtı -ya da ben öyle sanıyordum- çıktı dudaklarımdan.
Birkaç saniye sonra görüş alanımdan herkes çıkmıştı ve sadece Ertuğrul abinin yüzü vardı. Görüntüsü de sesi de bulanıktı ama o yüzümü elleri arasına almış, bir şeyler söylüyordu. Muhtemelen hiçbirini dinlemediğimi, daha doğrusu dinleyemediğimi anlamıştı ki böyle bir şey yapma gereği duymuştu ama kelimeleri bir araya getirip anlamlı bir bütün oluşturamıyordum. Cümleleri beyin süzgecimden geçiremiyordum ve üstüne üstlük kulağım uğuldamaya başlamıştı bile.
Ağırlaşan göz kapaklarımı birbirleriyle buluşturmamak için olağanüstü bir çaba sarf etsem de bu çaba bir işe yaramamaya başlıyordu artık. Geniş kapıdan ellerinde sedyeyle gelen ATTcileri görmemle son çabalarıma da son vererek gözlerimi yumdum.
-
Göz kapaklarımı yavaş yavaş araladığımda, ne ağzımdaki o tattan ne de öğürme isteğimden eser vardı ama bunlar yerini şiddetli bir baş ağrısına bırakmıştı şimdi. Bir kolumdaki seruma bir de bulunduğum odaya kısaca göz gezdirdiğimde mekanda yaşananlar şerit hâlinde gözümün önünden geçmeye başladı. Konuşulan hiçbir şeyi idrak edememem ve konuşmak istememe rağmen ağzımdan tek bir sözcüğün dahi çıkamaması aklıma gelince istemsizce yüzümü buruşturdum. Şimdiye kadar asla canı tatlı biri olmamıştım ama ilk kez kurşun yiyordum ve bu acının hiçbir tarifi yoktu.
Yataktan kalkabilecek gibi hissetmediğim ve çok susadığım için "Hemşire!" diye bağırdım. İkinci seslenmemde koşarak içeri giren hemşirenin ardından Akif müdür de içeri daldı. Üzerindeki üniforma neredeyse üzerine yapışmış, koltuk altları terden sırılsıklam olmuştu. Onu ne kadar telaşlandırdığımı düşününce moralim bozuldu istemsizce. Bu kısa sürede tahmin ettiğimden daha fazla değer vermiştim karşımdaki adama.
Akif amir odaya girerken arkasından Gamze de içeriye doğru adımlıyordu ki hemşire engel oldu. "Şimdilik tek kişi girsin, hastayı yormayalım."
Gamze'nin ölümcül bakışlarına aldırış etmeden kapıyı kapatıp geri çıktı hemşire.
Hemşirenin bizi yalnız bırakmasının ardından "Amirim." diyip yerimde dikelmeye çalıştığımda yaptığı bir el hareketiyle geri uzanmamı söyledi Akif amir. Lafını ikiletmeyip yine eski konumuma geri döndüm. "İyi misin evladım çok korkuttun hepimizi." dedi.
"Biraz başım ağrıyor ama iyiyim." diye karşılık verdim. "Amirim, annemlere haber verdiniz mi?" diye sorduğumda olumsuz anlamda kafasını salladı. "Sen uyanmadan arayıp telaşlandırmak istemedim. Doktorlar ameliyatın çok başarılı geçtiğini söylediler."
"Bir daha onları telaşlandırmak istemiyorum amirim, işlerini güçlerini bırakıp buraya kadar zahmet etmesinler. Eğer mümkünse aramızda kalsın bu olay." bunu beklemiyor olacaktı ki şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. "Emin misin oğlum? Nasıl olacak ama böyle, ağır bir şey atlattın."
"Eminim amirim, boşuna telaş yapıp buraya gelmeye çalışırlar şimdi. Onları endişelendirmeyeyim." dediğimde pes ederek "Tamam oğlum sen bilirsin." dedi. "Sağ olun amirim." dedim minnetle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anons | DÜZENLENİYOR
Romance| Tamamlandı | Bir komiser ve komiser yardımcısının hikayesi. (BoyxBoy bir hikayedir.) #gaylove 1- 121020🏳️🌈 #loveislove 1-240121🏳️🌈 #bxb 2- 060521🏳️🌈