"Gereğinden fazla falan uyumuyorum." dedim kendi kendime, saat gecenin iki buçuğuna yaklaşırken. Gözlerimi zar zor açık tutabiliyordum ama dosya işlerinin henüz %5'i bile bitmiş sayılmazdı. Ve ben eve adım attığımdan beri -yani beş saattir- sadece bu dosya işleriyle uğraşıyordum.
Artık uyumam gerekiyordu çünkü en azından dört-dört buçuk saatlik bir uyku uyumalıydım. Yarın daha erken bir saatte başlayacağım için, bugünkünden çok daha fazla iş yapabilirdim.
Acaba yarın Gamze'den yardım mı istese miydim? Can da İstanbul'a yarın gelecekti ve ikisinden de yardım alırsam bir hafta içerisinde tüm dosyaları belki halledebilirdim.
"Ha bu arada, tek başına hallediyorsun hepsini."
Odama doğru adımlarken içimden Kenan'a sevgi(!) sözcükleri saymayı da ihmal etmiyordum.
-
"Siktir ya." diye inledim bir yandan çatlayan başımı ovuştururken. Güne baş ağrısından daha kötü neyle başlanılabilirdi ki?
Mutfağa adımlayarak hemen dolaptan kahvaltılıkları çıkartıp atıştırmaya başladım aç karnına ağrı kesici içmemek için.
Midemi tutsun diye bir şeyler atıştırmakla başladığım kahvaltının sonunda bir ekmeğin yarısını yemiştim neredeyse. Kuvvetli bir ağrı kesiciyi dolaptan çıkartıp bir bardak suyu diktim kafama.
Bu ağrı kesici umarım ağrımı geçirirdi, yoksa bugün işim vardı bu keskin ağrıyla...
Geciktiğimi fark ederek hemen yatak odasına koştum. Giyinebileceğim en kısa süre içerisinde üzerime ince, siyah bir kazak ve siyah kot pantolon geçirdim. Telefonumu da sırt çantama atıp, deri ceketimi de alarak evden çıktım.
Şubenin önüne geldiğimde, kol saatim işe tam 12 dakika geç kaldığımın haberini veriyordu takırdayarak.
Merdivenleri birer ikişer hızlı bir biçimde çıkarken günaydın diyen birkaç kişiye aynı şekilde karşılık verdim.
Sonunda ekip odasına giriş yaptığımda Mehmet de dahil herkesin gelmiş olduğunu gördüm, ki bu kötüydü. Mehmet bile benden erken geldiyse, gerçekten geç kalmıştım.
"Geç kaldın." dedi Kenan soğuk bir tonda kolundaki kol saatini gösterirken. Ertuğrul abi bu sert tavrı üzerine dönüp Kenan'a bakmış, bense nefes nefese kalmıştım.
"Üç beş dakika değil, neredeyse on beş dakika geç kaldın." Arkasına geçtiği sandalyeye kollarını dayamış, oldukça... seksi(?) görünüyordu.
Oldukça mı seksi görünüyordu?
Giydiği ince kazaktan belli olan seksi kolla-"Baran, dinliyor musun?" dedi kaşları çatılırken.
Hayır?
"Hı hı." diye yanıtladım kafamı sallayıp. Sinirle dudaklarını yal-
Siktir sadece dudaklarına odaklandığımı fark ediyor mu acaba?
"Geç işinin başına." dedi gözlerini tavana dikip oflarken.
"Lan! Zombi!" diyip kıkırdayan Ertuğrul abiye abartılı biçimde gözlerimi devirdim. "Oğlum arada uyu en azından lan. Hobi olsun diye." giderek artan kıkırdamasına Bade abla ve Gamze de katılırken, tekrar devirdim gözlerimi.
"Neyse. Düşene bir de ben vurmayayım." diye ekledi bu sefer daha kısık bir ses tonuyla. "Sağ ol abi." dedim yüzüme aşırı yapmacık bir gülümseme yerleştirirken.
"He bu arada, yedin çocuğu. Fark ediliyor mu falan diye merak ettiysen hani." bu sefer gülümsememek için kendini zorluyormuş gibi bir yüz ifadesi takınmıştı. Derin bir nefes alırken "Aklımda bulundururum abi." diye karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anons | DÜZENLENİYOR
Romansa| Tamamlandı | Bir komiser ve komiser yardımcısının hikayesi. (BoyxBoy bir hikayedir.) #gaylove 1- 121020🏳️🌈 #loveislove 1-240121🏳️🌈 #bxb 2- 060521🏳️🌈