Ara Bölüm

20.5K 1.4K 188
                                    

Boş günümün vermiş olduğu rahatlıkla kendime kurmuş olduğum güzeller güzeli kahvaltıya bakıyordum hayran olmuş bir şekilde. Menemen, kızarmış ekmekler, taze sıkılmış portakal suyu, bal, kaymak, siyah ve yeşil zeytin, salam, reçel ve iki çeşit peynir. Sofrada yok yoktu ve ben masadaki her şeyi mideme indirmek için sabırsızlanıyordum.

Beyaz mutfak sandalyesine tam oturmuştum ki uğultu şeklinde gelen sesle kaşlarım istemsizce çatıldı. Merdivenlerden ses geliyordu ve bu sesler hiç de iç açıcı değillerdi.

Yerimden bir hışımla kalkıp dış kapıya doğru yürüdüm. Dürbünden baktığımda hiçbir şey göremesem de az önce duyduğum kadın çığlığı bir problem olduğunu açıkça gösteriyordu.

Büyük ayakkabılıktaki dolabın içinde duran silahımı alarak evden dışarı çıktım. Ben çıktıktan birkaç saniye sonra karşı komşunun kapısı da aralanmıştı. İnşaat mühendisi olduğunu bildiğim Ali abi sessizce "Figen hanım galiba." dedi sesini duyurmamak için. "Kadının kocası resmen zırdeli. Kötü bir şey yapabilir." diye de ekledi telaşlı bir ses tonuyla.

Destek istemeli miydim? Ama destek isteyene kadar iş işten geçebilirdi. Acaba Kenan sesleri duymuş muydu? Ya da olaya müdahale eder miydi?

Aklımdaki sorulara ara verip ev terliklerimle merdivenleri yavaşça çıkmaya başladım. Figen hanımlar benden bir üst katta, yani altıncı katta oturuyorlardı.

Yukarı çıktığımda karşılaştığım ilk şey kapısı açık ve endişeli bir şekilde kapalı olan kapıya bakan yaşlı komşumuz oldu. Yetmişlerindeki bu adam sadece birkaç kez konuşmamıza rağmen bana oldukça cana yakın gelmişti. Onun odaklandığı yere baktığımda kapalı olan kapının ardından bir kez daha geldi kadın çığlığı.

Bu sefer kapıya iyice yaklaştım. Şimdi ne yapmalıydım? Kapıyı defalarca çalıp açtığında da derhal şubeye mi götürmeliydim? Ya da-

"Tehlikeye atılacak kadar iyileştin mi yaralı kuş?" arkamı döndüğümde Kenan, tıpkı benim gibi elinde silah tutuyordu. Tek farkı benim üzerimde beyaz sıfır kol bir tişört ve gri bir eşofman, ayaklarımdaysa ev terliklerim vardı. Oysa bir yere gitmek için hazırlanıyor olsa gerek beyaz bir gömleğin altına kumaş pantolon giymişti. Davete gidecek gibi görünüyordu ve oldukça... karizmatik(?) olmuştu.

"Önemli bir yara değildi zaten. İyiyim ben." dedikten sonra çabucak ekledim. "Nasıl gireceğiz içeriye? Destek çağırdın mı?" başını salladı. "Evet ama bizim onları beklemememiz lazım." Hemen yanıma, kapının karşısına gelip bana yukarı çıkan merdiveni işaret etti parmağıyla.

"Geç buraya. Ben kapı açılır açılmaz indireceğim adamı. Olur da bir şey olursa sen girersin devreye." İtiraz edecek olsam da fena bir fikir gibi görünmüyordu. Benden daha deneyimli, daha yapılıydı ve benim gibi bir hafta önce vurulmamıştı. Elinde silah da olduğu düşünülürse yüksek olasılıkla adamı kısa sürede etkisiz hâle getirirdi.

Kapıya kısa aralıklarla ve sert bir biçimde vurmaya başladı durmaksızın. Her seferinde daha sert bir şekilde vuruyordu ki kapı ani bir hızla açıldı. Elindeki beyzbol sopasını havaya kaldıran hemen hemen Kenan'la aynı boylardaki bıyıklı şişman adama bakıyordum telaştan afallamış bir şekilde. Kenan neredeyse üzerine inecek olan beyzbol sopasından hızlı bir hamleyle kaçıp yakaladı sopayı. Gürültülü bir biçimde yeri boylayan sopa yuvarlanarak yaşlı amcanın oturduğu dairenin önüne kadar gitti.

Kenan adamın az önce sopayı tutan sağ elini sırtında büktüğünde, tıslamaya benzer bir inleme kaçtı adamın ağzından. Cebinden çıkarttığı kelepçeyle saniyeler içinde adamı kelepçelemişti bile.

Telaştan ötürü yaptığım ahmaklıklar bir bir yüzüme vuruyordu şimdi. Merdivenlerden çıkana kadar ne destek istemeyi akıl edebilmiştim ne de Kenan cebinden çıkartana kadar kelepçe getirmediğimi. Evet bu işte oldukça yeniydim ama bu, hatamın büyüklüğünü görmezden gelmem için yeterli bir sebep değildi.

"Siz iyi misiniz? Ekipten arkadaşlara haber verdim kısa sürede burada olurlar." dedi Kenan içerideki kadına. Kadının boynundaki kızarıklık ve başındaki morluk kendini rahatlıkla belli ediyordu.

"Siz şimdilik evde kalın. Ama arkadaşlar gelince ifade için merkeze gelmeniz gerekecek muhtemelen." derken yüzündeki ifade yumuşaktı.

"Şu iti aşağı indirelim." dedi bana dönüp. Cevap vermeyip yanında yürümeye başladım merdivenden. "İyi işti." dedim kendime engel olamayarak.

"Yaran nasıl?" diye sordu kafasıyla yaramı işaret ederek.

Az önce söylediğim şeyi görmezden gelmesini yok saymaya çalışıp "İyi herhalde. Yani daha önce vurulmadığım için şu an ne durumda olması gerektiğini bilmiyorum ama." dedim hafifçe sırıtırken.

"Kanamıyorsa, canının çok yanmasına sebep olmuyorsa bir problem yoktur muhtemelen. Ama bu bir süre daha dinlenmen gerektiği gerçeğini değiştirmiyor tabii ki." dediğinde gözlerimi devirdim. Zaten bir haftadır dinleniyordum ve yarın işe gitmeyi kafama koymuştum.

"Ben üstümü değiştirmeye gitsem sorun olur mu? Sorg-

"Sen dediklerimi dinlemiyor musun yoksa beni sinirlendirmek için özel bir çaba mı sarf ediyorsun?" dedi derin bir nefes verip. "Hiçbir yere gelmiyorsun ben hallederim zaten basit bir iş." dediğinde fikrini belki değiştirir umuduyla gözlerimi gözlerine diktim.

Koyu kahverengi olan gözlerine saniyelerce baktım. Gözlerinin içinde ufak bir umut kırıntısı arıyordum fikrini değiştirebilecek olmasına dair ama kırılmaz ifadesi bir süre sonra bunun imkansız olduğu gerçeğini yüzüme çarpmıştı.

"Tamam." dedim o an yanaklarımın kızarmış olduğundan emin olarak. Çünkü her kızardığımda yanaklarımdan alev çıkıyormuş gibi hissederdim.

Saniyelerce adamın gözünün içine bakarsan böyle olur işte.

Kenan'ı orada bırakıp apartmana girdim. Asansöre doğru adımlarken bir yandan da vurulmuş olmama lanetler okuyordum.

Anons | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin