Arabayı park ettikten sonra inip kilitledim adımlarımı şubeye doğru atarken.
Hemen girişte karşılaştığım Ertuğrul abiye uykulu gözlerle "Günaydın abi." dedim esneme isteğimi bastırıp.
"Bana günaydın da sana pek gün aymamış gibi." dedi Ertuğrul abi hayırdır anlamında başını sallarken. "Uyku tutmadı abi, pek uyuyamıyorum bu sıralar." Ağzımdan cümlenin çıkmasıyla, Ertuğrul abinin gözlerindeki gördüğüm buruk ifadeden ötürü pişman olmam bir oldu.
"Uyuyamıyorsan anlarım ama kendine eziyet ediyorsan abin olarak sana şöyle güzel bir azar çekerim biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum abi." dedim sırıtıp.
"Ee Kenan'la nasılsınız barıştınız mı?"
"O konu birazcık karışık gibi." dedim gözlerim kısılırken. Bana anlamlandıramamışçasına baktı Ertuğrul abi.
"Ne demek karışık? Nasıl karışık?"
"Yani-
sözüm, biz merdivenlerden yukarı çıkarken aşağı inen Kenan'ı fark etmemle bölündü.
Aramızda iki basamak kalmıştı ki "Hayırdır? Nereye?" diye sordu Ertuğrul abi."Ufak bir işim var abi onu halledeceğim." bakışlarını bana çevirdiği an göz temasımızla kaşları çatıldı. "Geceleri uyumuyor musun sen ne bu hâlin?" göz kapaklarımı açık tutmakta zorlanıyordum, hatta ve hatta gözlerim yanıyordu ama büyütmelerini istemiyordum. Yoğun tempoda çalışan insanlar günde dört saat uykuyla yetinip buna rağmen uykularını alabiliyorlardı.
Uykuya çok düşkün olduğum için mi bilinmez bir gün altı saatten az uyursam bu vaziyette oluyordum. Ve ben bir önceki gün sadece üç buçuk saat uyumuştum.
"Uyku tutmadı." dedim kısaca, Ertuğrul abiye de söylediğim gibi.
"Uyuyamıyormuş." Ertuğrul abinin söylediği şeyle gözlerimi devirdim. "Abi büyütmeye gerek yok o kadar."
Kenan yeni hatırlamış gibi kolundaki saate baktıktan sonra tekrar bana döndü. "Acil bir yere yetişmem lazım ama bu uyuyamama mevzusunu daha sonra konuşacağız."
Derin bir nefes verip onaylarcasına gözlerimi sıktım.
Kenan bizim az önce çıktığımız merdivenlerden inerken biz de Ertuğrul abiyle kalan tek katı da çıkmaya başladık. "Abi sana da aşk olsun, öğrencisini velisine şikayet eden öğretmen gibisin maşallah."
Ertuğrul abi büyük denilebilecek bir kahkaha patlattığında iki polis memuru dönüp bize baktı. "Ulan iyiliğinizi düşünüyorum ben be! Bu Ertuğrul ne yaparsa yapsın yaranamıyor insanlara...Vay be yazık." dedi son kelimesini uzatarak. Sırıtıp kolunu sıktım. "Biliyorum abiciğim sağ ol."
Yüzümdeki minnettar gülümseme onu tatmin etmiş olacak ki onun yüzüne de geniş bir gülümseme yerleşti.
"Ha şöyle ya! Yani Barancığım, herkes bir Ertuğrul abisi olsun ister ama tek üretimim mevcut. Onu da Allah size göndermiş. Kıymetimi bilin o yüzden." dediğinde kahkahama engel olamadım. "Allah başımızdan eksik etmesin seni abi, iyi ki varsın."
Ekip odasının kapısına geldiğimizde Akif amir ellerinden birini masaya dayamış duruyor, odadakiler de ona bakıyordu.
Bizim içeri girmemizle tüm yüzler bana dönmüştü şimdi. "Amirim bir sıkıntı mı var?"
"Yok, sıkıntı yok çok şükür oğlum. Mahmut yakalandı, onun haberini vermeye gelmiştim." ağzından çıkan isimle yüzümdeki ifade tamamen değişirken yutkundum. "Mahmut mu? Mahmut Yalçınkaya? Babamın katili. Nasıl oldu da yakalandı amirim benim neden haberim yok hiçbir şeyden?" sonlara doğru yükselen sesim üzerine, yüzünde çaresiz bir ifadeyle baktı Akif amir. "Gel seninle bunları odamda konuşalım." gözlerimi odadakilerde gezdirdikten sonra başımı sallayıp çıktım odadan. Peşimden gelen Akif amir önüme geçip, odasının önüne geldiğimizde kapıyı araladı. "Geç oğlum." ben yeni alınmış kahverengi karşılıklı deri koltuklardan birine yerleşirken o da koltuğuna yerleşti. "İçer misin bir şey?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anons | DÜZENLENİYOR
Romance| Tamamlandı | Bir komiser ve komiser yardımcısının hikayesi. (BoyxBoy bir hikayedir.) #gaylove 1- 121020🏳️🌈 #loveislove 1-240121🏳️🌈 #bxb 2- 060521🏳️🌈