•Bölüm 21

19.2K 1K 497
                                    

"Bana da sütlü kahve versene Baran oradan, hazır ayaktayken." sütlü kahveyi seçip şeker sayısını bire ayarlayarak makinenin kahveyi hazırlamasını beklemeye başlarken, benden beş dakika sonra girdi Kenan odaya. Kafasıyla Ertuğrul abiye selam verip, Mehmet'in olduğu tarafa hiç bakmadan her zaman oturduğu koltuğa yerleşti.

Elimdeki kağıt bardağı Gamze'ye uzatıp ben de yerime oturuyordum ki malum bölgemin sızısıyla, ağzımdan tıslamaya benzer bir inleme çıktı. "İyi misin Baran? Bir yerin mi ağrıyor?" üç saniye içerisinde utançtan önce kırmızıya daha sonra da mora döndüğümden emindim. "Belim ağrıyor biraz." sadece Gamze'nin duyabileceği bir tonda söylememe rağmen gözüm istemeden Kenan'a kaydı. Gülmemek için yanaklarının içini ısırmasına abartılı bir biçimde gözlerimi devirdim.

"Bir şey mi kaldırdın?" eh bir bakıma... Kalkan şeyin Kenan olduğunu düşünürsek...

"He evet. Koltukların yerini değiştireyim dedim ama kaldırabileceğimden daha büyüklermiş görünen o ki." Kenan artık gülmesini zor bastırdığı(!) için olsa gerek eli ağzını kapatacak şekilde sakalını sıvazladı.

"Kahve alacağım sen de ister misin Kenan?" odadaki ben dahil üç kişinin de bakışları şaşkınlıkla Mehmet'i buldu. Birkaç saniye önce oturduğu yerden kalkıp kahve makinesinin yanına gitmiş, şimdi de arasının limoni olduğu -ya da en azından benim öyle sandığım- Kenan'a böyle bir teklifte bulunuyordu.

Kenan ona kısa bir bakış attıktan sonra buz gibi bir sesle "İstemez." diyerek kestirip attı. Mehmet'in bariz bir biçimde yüzü düşse de bozuntuya vermedi. "Var mı isteyen?" kimseden cevap gelmeyince Gamze "Yok, sağ ol." deme gereği duydu, gülümseyerek. Kenan ona sanki Mehmet'le konuşması bile suçmuş gibi bir bakış attığında Gamze oturduğu deri koltuğa gömüldü.

"Günaydın!" ekip odasına kendinden her zaman beklenildiği gibi neşeli ve dinç bir giriş yaptı Ertuğrul abi. "Nabersiniz gençler?" Mehmet hemen o kadar hızlı bir yanıt verdi ki, herkes aynı hızda kafasını ona çevirdi. "Ertuğrul abi." biraz duraksadı ve yutkunup dudaklarını diliyle ıslattı. "Ben geçen gün yaşadığımız gerginlikten ötürü senden özür dilerim." gözlerini teker teker hepimizde gezdirdi.

Böyle bir özrü neden Ertuğrul abiyle yalnızken dilemiyordu ki?

"Biraz tak diye oldu ama...Kusura bakma. Çok kafayı takmıştım buna, eşşeklik ettim diye. Bir an önce özür dilemek istedim." Ertuğrul abi de en az bizim kadar şaşkın görünüyordu. Böyle bir şeyi hiç beklemediği barizdi.

"Sıkıntı değil. Ama sen yine de gözüme pek görünme." umduğu cevabın bu olmadığı bakışlarından anlaşılıyordu. Bir şey söyleyecek gibi olduysa da, Ertuğrul abinin artık onunla ilgilenmediğini gördüğünden olsa gerek ağzından tek kelime çıkmadı.

"Günaydın." Ertuğrul abiden sonra ekibin en neşelisi olarak görmeye alıştığımız Esma boğuk ve belli belirsiz şekilde ağzından çıkan sözle kendini bilgisayar masasındaki yerine attı. "Hayırdır pek bir neşelisin?" dedim göz kırpıp kafa sallayarak. "Çok uykum var dün gece pek uyuyamadım."

"Beşik mi salladın tüm gece kız?" dedi Ertuğrul abi son sözcüğü uzatıp, dalga geçer bir havayla. "Ah ah...Nerede o günler Ertuğrul abi. Önce bir o çocuğu yapacak adamı bulayım da." Ertuğrul abi arkasına geçip kafasına hafifçe vurdu. "Daha yaşın kaç başın kaç bırak evliliği falan. Hatta buradaki her bekara tavsiyem." dedi eliyle beni Kenan'ı ve Gamze'yi de dahil edecek bir hareket yaparak. "Yirmi beşinizden önce sakın evlenmeyin. Aman aman hiç gerek yok." siyah el çantasıyla birlikte az önce içeri girmiş olan Bade abla ne konuşulduğunu anlamaya çalışıyordu yerine otururken. "Sen kaç yaşında evlenmiştin Ertuğrul?" derken kaşları havalandı. Bunun üzerine boğazındaki gıcığı temizleyen Ertuğrul abi, gözünü tavana dikti. "Yani...Şimdi...Aman canım sen de Bade! Dediğimi yapsınlar, yaptığımı değil."

Anons | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin