•Bölüm 30

13.7K 939 110
                                    

Bölümü şarkı eşliğinde yazmadım ama şarkı ekleyesim geldi ve uygun olduğunu düşündüğüm(?) şarkıyı ekliyorum medyaya. İsterseniz dinleyebilirsiniz. İyi okumalar. <3
-

O an hıçkırıklarımın ve gözyaşlarımın arasında seçebildiğim tek şey Kenan'ın hâlâ açık duran beyaz örtüyü kapatması oldu.

Kulağıma uğultu şeklinde dolan hiçbir sesi bir araya getirip anlamlı bir bütün oluşturamıyordum. Yere, dizlerimin üzerine çökmüştüm ve ayaklarımın karıncalanmaya başladığını hissedebiliyordum.

Yanıma çöküp bedenimi kendisine doğru çevirdiğinde neredeyse düşecektim. Bir eli sırtımı, diğer eliyse kafamı bulduğunda iki elimi sırtında birleştirerek sarıldım.

Başımı köprücük kemiğinin hemen üstündeki kısma gömmüş, az öncekinden daha şiddetli bir biçimde ağlıyordum. Ama başımı onun çok sevdiğim, pahalı parfümünün de hissedildiği ince kazağına gömdüğümden; sesim daha boğuk çıkıyordu.

Yumruk yaptığım ellerimle haki ceketini sımsıkı tutmuş, hıncımı çıkartırcasına sıkıyordum.

"Hayır, hayır." dedim ellerimi bu sefer Kenan'ın yakasına getirip. "Hayır Kenan hayır." sayıklarcasına aynı kelimeyi yineleyip duruyordum. Hâlâ yumulu olan ellerimle göğsüne yumruklar atmaya başladım. Ne yaptığımın bilincinde dahi değildim. Sadece az önce gördüğüm şeyin gerçek olmamasını, az önce yaşanmış olan her şeyin bir kabustan ibaret olmasını istiyordum.

Ben sayıklamaya devam ederken "Şşşş." dedi kafama uzun bir öpücük kondurup. Yumruklarım havada asılı kalsa da hıçkırıklarım aynı şekilde devam ediyordu.

Ortamın genel gürültüsünün dışında hemen yanımda duyduğum sesle kaldırdım kafamı. "Komiserim." Kızın suratına baktığımda konuşmak için duyduğu tereddütü görebiliyordum.

Kız başka bir şey söylemeye kalmadan görüş açıma beş metre kadar arkadaki Akif amir girdi. Kenan'ın kollarından kurtulup sendeleyerek kalktım ayağı.

Şu an kafamdaki tüm soruları cevaplayabilecek tek kişi varsa o da Akif amirdi.

Bulunduğu yere yaklaştıkça adımlarımı genişletiyor, arkamdan Kenan'ın geldiğini ayak seslerinden ve parfüm kokusundan anlayabiliyordum.

Gözlerini konuştuğu gözlüklü çocuktan ayırıp kafasını kaldırdığında göz göze geldik. Bakışlarında gördüğüm donukluk ve sonrasında gelen acıma duygusu rahatsız hissetmeme sebep olurken midemde ani bir kramp hissettim.

"Akif amca." dedim, boğazımdaki yumru yüzünden zar zor bir biçimde. "Ne oldu, babam neden buradaydı, İstanbul'da olduğunu bile bilmiyordum." iki elimi saçıma geçirip avuçladım saçlarımı hırsla. "Nasıl olabilir kim neden öldürsün benim babamı?" sesim artık çok yüksek çıkıyordu. Cümlenin sonunda boğazımdan kaçan hıçkırığa, yeni gözyaşları eklenmişti.

"Baran oğlum." diyerek kanlı elini uzattığında geri çekildim hızlıca. Elindeki çok kötü bir şeymiş gibi verdiğim bu reaksiyon karşısında afallamıştı.

Yaklaşık iki dakikadır bulanmaya başlayan mideme daha fazla karşı gelemeyeceğimi anlayarak geri dönüp yürüdüm bir elimin tersini ağzıma tutarak.

Normalde hep sıcak olan ellerim şimdi buz kesmişlerdi.

Köşede, kimsenin olmadığı ince bir ağaca doğru yöneldim. Öğürmemle birlikte adımlarımı hızlandırıp çöktüm ağacın dibine. Hem midem bulanıyor, hem de karnım ağrıyordu. Berbat bir vaziyettim.

Elimi karnıma götürdüğümde, ne zaman geldiğini fark etmediğim Kenan, bir elini ağaca diğer eliniyse belime koymuştu eş zamanlı.

Tekrar öğürdüğümde, sabah kahvaltısından kalma ne varsa çıkmıştı midemden. Ben öğürür öğürmez Kenan'ın alnımla buluşan eli, çocukken kustuğumda annemin yanı başımda duruşunu hatırlatmıştı bana acı verici biçimde.

Anons | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin