🐞Merhabaaaaaa!! Hepinize iyi akşamlar dilerim🐞Nasılsınız? Kim nerede okuyor yeni bölümü mutlaka yazın
🐞Bu bölümün ana teması ne olur sizce? İlk bilen iki kişiye ithaf sözüm olsun😉
🐞Evettt geldik sizi zorlayacak bir soruya. Aral'ı mı daha çok seviyorsunuz yoksa Zeynep'i mi? Cevaplarınızı merakla bekliyorum
🐞Başlama saatini de mutlaka buraya alayım
🐞 Arkadaşlar bir önceki bölümde duyurum vardı. Hala katılmayan varsa gidip ona da bakabilir. Karakter seçimi olacak!!
🐞Hepinize keyifli okumalar dilerim
.......
Onun gelmesiyle içime dolan bu ani mutlulukla kendimi adeta bulutların üzerindeymiş gibi hissediyordum. Biliyorum ortada büyük bir Berke faktörü ve daha nicesi vardı ama sanki yanımda o olunca onun dışında her şeye kendimi kapatıyor ve adeta kör oluyordum. Tabi bu duyguyu da bir o kadar çok seviyordum. Üzülmüştüm, üzülmüştük. Birbirimizi o kadar çok kırmıştık ki...
Günlerce arkasından ona sövüp aynı zamanda da bir an önce gelmesini dilemiştim ama o da gelmişti işte. Belki şu an kafam patlayacak gibiydi ve gözlerimden uyku akıyordu ama hemen yanımda da o vardı. O beni her şeyden ama her şeyden korurdu. Ben...ben bu adama sırılsıklam aşık olmuştum. Ben bu adama çok fena aşık olmuştum hatta.
Radyoda çalan şarkı ile ben aptal aptal gülümsüyor ve çaktırmadan ara ara da onu dikizliyordum. O da bunu fark ediyor olmalıydı ki arada çok az da olsa gülümsüyordu. Sanırım Aral ile tanıştıktan sonra onu ilk defa bu kadar çok gülerken görmüştüm. Ben nasıl o yokken zayıflamış ve çökmüşsem aynı şekilde o da baya bir kilo vermişti ama benim aksime karizması ve yakışıklılığından hiçbir şey kaybetmemişti.
Aksine uzattığı sakalları ona bambaşka bir hava katmıştı. Sanırım deri ceketin üzerinde ne kadar iyi durduğunu söylememe bile gerek yoktu. Valla bu adam bu tiple bana nasıl baktı hala anlamış değilim ha. Aşkın gözü kör derler ya, valla doğru demiş atalarımız. Ayh,bugün kalpten gitmezsem bir daha gitmezdim valla. Bir de vicdansız bir güzel gülüyordu,sanırsın karşında dünyanın en güzel tablosu var.
Ben böyle hülyalı hülyalı hayallere dalmışken bir türlü bitmek bilmeyen yol sonunda bitmiş ve Aral arabayı bir evin bahçesine sokmuştu. Gerçi buraya ev demek de bir hakaret sayılırdı ama neyse. Şehirden biraz uzak,abartılacak kadar büyük olmasa da harika tasarımıyla olağanüstü bir görüntü sunan bir saray yavrusuydu adeta. Lakin Aral'ın ne kadar zengin olduğunu bundan ta aylar önce bin liraya aldığı tişörtten bildiğim için bu duruma çok da şaşırmamıştım.
Ayrıca bizi buraya getirme sebebi de sanırım başbaşa kalmamız ve rahatça konuşabilmemiz içindi. Herhalde Berke'nin beni burada da bulacak hali yoktu değil mi? Acaba Berke'ye ne olmuştu? En son hatırladığım şey benimle beraber lavaboda olduğuydu. Sonrasına dair bayıldığım için hiçbir şey hatırlamıyordum. Beni oradan kim çıkardı ya da Berke nereye gitti hiçbir fikrim yoktu ama büyük ihtimal Aral bunları gayet iyi biliyordu ve bana da anlatacaktı elbet.
"Arabadan inmeyi düşünmüyor musun ufaklık?"
"Hı?"
"Rahatın yerinde mi diyorum cadı? Malum bir saattir arabadan inmedin de"
Of,Zeynep bir kere de şu adamın karşısında utanılacak bir şey yapma be. Her gün başka bir rezillik. Yine söylüyorum aşkın gözü kör arkadaşlar. Yoksa benim gibi aklı bir karış havada olan kızı alan çıkmaz,Vallahi evde kalırdım. Neyse bunu sonra düşünürüm,şimdi daha fazla rezil olmadan arabadan ineyim ben en iyisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN DIŞI✓
Teen FictionHer şey,koca bir tesadüf gibi görünen ama aslında karmakarışık bir oyundan ibaret olan o geceyle başlamıştı...Bakışlarıyla bile karanlığa fısıldayan adam,güçlü ama bir o kadar da narin bir kelebek sayesinde ölümün pençelerinden son anda kurtulmayı b...