4.7 Ayrılık Da Sevdaya Dahil

789 59 350
                                    

🌿Hepinize merhabaaallaarrrrrr!!!

🌿Nasılsınız okurcanlarım görüşmeyeli?

🌿Bugünnnnn yepyeni bir bölüm ile karşınızdayım. Sizce bu bölüm neler yaşanabilir?

🌿Başlama saatini ve mümkünse tarihini buraya alayım👉

🌿Evettttt,geldik yine bir klasik birbirimizi tanıma sorusuna. Aramıza yeni katılanlar da var. Kim,hangi şehirde oturuyor?🌃

🌿 Finale az bir şey kaldı. Düşünceleriniz neler?

‼️SINIR: 50 OY,800 YORUM‼️(Lütfen satır içi yorum yapmayı unutmayın;))

Hepinize keyifli okumalar dilerim💓

*****************************************

Aral kendisi bitap düşmüş bir halde,kollarında kadını ile öylece Nikah Daire'sinden dışarı çıkmıştı. Mutluydu. Bu buruk bir mutluluk olsa da mutluydu. Belki daha çok sorun yaşayacak, daha çok üzülecekti ama ömrünü adadığı bu savaşı sonunda bitirmişti. O adamı cehenneme yollayarak bu oyunun üstesinden gelmeyi de başarmıştı. Zeynep yaşadıklarının getirdiği yorgunluk ile uykuya dalmak üzereydi ki az çok Aral'ın söylediklerini duymuştu ve ona küçük bir tebessüm bahşetmişti.

"Sanırım bu hayatta başıma gelen en güzel şeysin ufaklık. Sen...sen en güzel şarkıların bile kuramadığı bir kafiyesin"

Aral mışıl mışıl uyumaya başlayan Zeynep'i arka koltuğa özenle yerleştirdikten sonra şoför koltuğuna geçmiş ve arabasını nereye gittiğini önemsemeden rastgele bir şehre sürmüye başlamıştı. Geçmiş defterleri artık sonsuza dek kapanmıştı. Ölüm,hüzün,kurşun hepsi ama hepsi geride kalmıştı. Şimdi mi? Şimdi mutluluk zamanıydı.

*****************************************

Gözlerim hala açılmamak için direniyor olsa da nerede olduğumu görebilmek için onları yavaşça açmaya çalışmıştım. Yaşadıklarımızı hatırlamama dahi gerek kalmadan hepsi teker teker zihnimde kendiliğinden canlanmaya başlamıştı. Uzandığım yataktan kalkmadan bomboş gözlerle tavanı seyretmeye koyulmuştum bir yandan da. Ne düşünmem gerekti? Kime,ne demem gerekiyordu inanın hiç bilmiyordum.

Bildiğim tek şey,çok fazla yorulduğumdu. Ben...ben bunu kaldıramıyordum. Bu aşk...bu aşk sadece acı,ızdırap doluydu ve bu hayat sadece kötülükle kaplıydı. İyilik yoktu,aşk yoktu,sevgi,saygı hiçbiri ama hiçbiri yoktu. Derdime derman,yarama ilaç olacak hiçbir güç yoktu bu koca kötülükler evreninde. Benden izin alma gereği dahi duymadan gözyaşlarım tenimden usul usul akarken kendi acizliğime bakıp ağlamayı bırakmak yerine daha da şiddetli ağlamaya başlamıştım.

Yapamıyordum. Aşk denen bu duyguyla bir türlü başa çıkamıyordum. Gözümün önünde iyi kötü fark etmez bir insan ölmüştü. Birisi son nefesini ensemde vermiş,kanını imzasını atmak istercesine üzerime akıtmıştı. Sonra...Sevdiğim dediğim adam her gün başka bir planla başka bir tehlikeye atılıyordu. Ona neredesin diye sorsam ya telefon suratıma kapanıyor ya da telefonlarımı açma zahmetine bile girmiyordu.

Bana iyi gelmek yerine yaptığı şey yaralarımı biraz daha deşmek,biraz daha kanatmaktı. Buna...buna daha fazla izin veremezdim. Biliyorum çok zor...Ömrünü ömrüne kattığın insanın hayatından bir rüzgar gibi esip gitmek çok zor ama bazen...bazen sadece gitmek gerekirdi. Neden sunmaksızın, konuşmadan, bağırmadan,gülmeden,sessizce ve usulca gerekirdi...

Kulağıma gelen adım sesleri ile ellerim anında gözlerime gitmiş ve gözyaşlarımı silmeye çalışmıştım. Beni ağlarken görüp güçsüz olduğumu düşünmesini istemiyordum. Gözyaşlarımı silmekle ağladığımı saklayamayacağımı anlayınca anında yatakta doğrulup kendime gelmiştim. Üzerimdeki bol eşofman ve kazak ile yanaklarım da utanç duygusuyla al al olmuştu. Umarım beni giydirmek gibi benim açımdan utanç verici bir harekete başvurmamıştı. Lakin bir yandan da o hastane kıyafetleriyle olan paspal halimden sıyrıldığım için sevinmiştim.

OYUN DIŞI✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin