eleven

12.8K 619 153
                                    

Belimi sıkıca kavrayan kollarının arasında nefessiz bir vaziyette Cedi'nin gözlerine bakarken temasıyla canlandığını hissettiğim bedenim birkaç saniye boyunca böyle kalmama sebep olmuştu. Cedi, tam olarak merdivenlerden düşeceğim sırada beni yakalamıştı ve gerçekten konuşabileceğimi dahi sanmıyordum o bu kadar yakınımdayken.

Cedi'ninkiyle kıyaslanamayacak kadar küçük ve portatif kalan bedenimi, onun göğsünden ve kollarından destek alarak ondan ayırdım ancak tek dileğim avuçlarıma kadar hissettiğim kalp atışlarımı duymamış olmamasıydı. Yanımızdan geçip giden herkesin gözleri bize kısa süreliğine de olsa dönüyordu ve Cedi'nin suratındaki gülümseme de olaya eklenince her şey daha berbat oluyordu. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim.

"Ben... Özür dilerim, ayağım takılmış."

Cedi, suratına o meşhur gülümsemelerinden birini yerleştirirken en sık yaptığı hareketlerden birini yapıp dudaklarını ıslattı. Açıkçası bu kısımdan sonra düşüncelerime bir +18 tabelası konulması gerektiğini fark ettim.

Ayıp ayıp.

"Önemli değil," Ondan iki basamak yukarı çıktığımda bile hâlâ aramızda boy farkı kalıyordu ancak şu an her şey biraz daha net açıdaydı. Ona bu kadar yüksekten bakmak bile bir lütuftu benim için. "İyisin değil mi?"

"Evet evet, teşekkür ederim."

Bana nazik bir gülümseme daha sergilediğinde, yeni yeni çıkan sakallarında gezdirdi parmaklarını. Ben ise ne söylemem gerektiğini biraz daha iyi biliyordum artık. "Her şey için teşekkür ederim,"

Demek istediğimi anladığında ise yüzündeki gülümseme gittikçe genişlemişti ve yemin edebilirdim, daha fazla gülümserse buradan ancak cenazem çıkacaktı.

"Bu kadar mutlu olacağını düşünmemiştim. Ayrıca rica ederim, her şey için." Ayaklarımın bağları şu an tam olarak felç geçiriyor olabilecek olmamdan dolayı mı çözülüyordu?

Sıkıca sarılmak istediğim bedeni, geçmem için bana yer açarken mavilerimi ondan çekip sessizce yutkundum. Şimdi bu merdivenleri inmek demek, zaten ortada olan bir gerçeği daha da gözüne sokmak demekti ama şöyle de bir şey vardı ki; ben kısa değildim, o çok uzundu.

Basamakları bir bir indikten sonra bedenimi diğer tarafa yönlendirmiştim ki onun sesi doldu kulaklarıma. "Bu arada ben Cedi,"

Bakışlarımı yeniden güzel suratını bulduğunda tek bir şey düşünüyordum, tüm bunların hepsininin benim başıma gelmesi için annem kurban falan mı kesmişti? Yoksa bahtım bir anda açılmış mıydı? "Bende Lila," dedim huzurla dolan gözlerimi parlayan gözlerine çevirirken.

"Tanıştığım için çok mutluyum."

——

Yelloz

Helal kız bana, nasıl da baştan çıkarttırdım Cedi'yi.

Bulunmaz mücevherim yemin ederim.

Herkese bir ben nasip olmuyor ama ne yazık ki...

Süt

Oğuz cidden mi ya?

Bak burada mutluyum, sen şimdi gelip mutluluğumun orta yerine dün yediğin kuru fasülyeleri bırakma lütfen.

Ayrıca yaptığın plan da kabul et bok gibiydi.

Yelloz

Allah Allah, hanımefendiye bak ya.

Bir kere çarpışmak aşkın kanunudur, tamam mı?

O kitaplar yere düşecek, o kafalar şarap kadehi gibi birbiriyle tokuşturulacak.

Odun gibisin kızım resmen. Cahilsin cahil.

Ama Allah'tan artık ben varım, yoksa halin haraptı.

Süt

Allah aşkına bir daha plan falan yapma.

Hayır yani ben yardımcı ol derken belki Cedi'yle konuşursun falan diye düşünmüştüm.

Ne bileyim manyak çıkacağını?

Yelloz

Bak Lili, benim bayramlık ağzımı açtırtma bana.

Açarsam sana yardım etmeme falan gerek kalmaz, her şey ortaya dökülüverir bak.

Ona göre.

Süt

Aman be, tamam.

Şimdi senin yüzünden mutluluğumu bozamayacağım ve gidip bunu bir muzlu kek, yanında da sütle kutlayacağım.

Yelloz

Bende gidip Cedi'ye bakayım.

O uzun boyla yalnızlıktan ağaçlarla falan konuşmasın çocukcağız.

🥛

ah be cedi, hüzünlü devim benim.

e siz de biliyorsunuz artık evreşenin yollarını canlarım, bir el atıın.

SÜT MISIR ➵ textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin