thirty five

6.9K 323 80
                                    

Ellerimi oturduğum sandalyenin iki yanına koyup avuçlarıma verdim ağırlığımı. Masanın üzerindeki notlara boş bakışlar atarken elimdeki kalemi kaldırıp birkaç kere döndürdüm, kalem tabii ki başarısızlıkla yere düştü. Derin bir nefes üfledim yerden aldığım kalemi masanın üzerine fırlatırken.

Üzerimdeki gergin ifadeden kurtulmak için kahvemden bir yudum aldım ve dar kazağımın boynunu genişlettim. Saatlerdir kütüphanede ders çalışıyordum ve yorulmuştum açıkçası. Yine de kafamı dağıtmama yetmişti biraz olsun.

Son zamanlarda dalgınlığımdan ödün vermek için yapabileceğim tek şey yalnız kalmaktı. Yeterince yalnızdım tabii, başka bir şey istesem olacaktı belki de.

Telefonumdan saate baktım. Annemin eve gelmesine bir saat vardı. Eve gitsem iyi olacaktı.

Başımı geriye atıp biraz öyle durayım diye düşünürken ileride telefonuna bakarak gülen Kardelen'i gördüm. Dudaklarını örterek Sanem'in gösterdiği bir şeye gülüyordu. Önüme döndüm ve eşyalarımı toparladım yavaş yavaş.

O sırada kütüphane kapısından içeri giren Cedi'yi fark etmiştim. Bakışlarım önce Kardelen ve Sanem'e kaydı. İkisi de pür dikkat Cedi'yi izliyorlardı. Çok beklemeden hızlanıp toparlandım ve arkama bile bakmadan hızlı adımlarla kütüphane çıkışına doğru ilerledim. Arkamdan gelen büyük adım seslerini duyuyordum. Yine de durmadım. Cedi, ismimi seslendi.

"Lila?" Olduğum yerde durup derin bir nefes verdim. Hadi bakalım... Başlıyoruz işte...

Arkamı dönmeden konuştum. "Ne var?"

"Dinlemeyecek misin?"

Gözlerimi yumdum sakince. Derin bir nefes aldım. "Kaçacak mısın Lila?" Durdu, bekledi. Arkamı dönmedim. Biraz durduktan sonra da arkama bakmadan kütüphaneden çıktım.

Geride bırakırken canını yaktıklarım arasına onun eklenmesini istemezdim ama buna kendi zorlamıştı. Belki de bizi sadece bir oyuncak olarak görmüştü. Oynayıp istediğini alabileceği bir oyuncak...

🥛

Papatya, yan tarafımda bir şeyler anlatıp dururken bir yandan da Şeyda'nın mesajlarına dönmeye çalışıyor, aynı zamanda sürekli etrafı kolaçan ediyordu. Ardıma yaslanarak sütümü içtim ve telefonumu kontrol ettim.

"Şurada oturanlar..." Papatya'nın sözüyle başımı o tarafa çevirdim. Oğuz ve Sanem... Yanlarında Havin, Yağız ve Deniz'de vardı. Kardelen'in nerede olabileceğini düşündüğüm sırada kantine birlikte giren Cedi ve Kardelen'i gördüm. Alayla gülmeden edememiştim...

Kardelen, sessizce olduğumuz tarafa baktı ve gülümseyerek göz kırptı ona. İfadesizce yüzüne bakmaya devam ettim.

"Boşversene şu aptalı."

Boş vermek zordu, hatta belki de imkansızdı ama bunun geçeceğini bilerek avunuyordum.

Yanımıza koşa koşa gelen Şeyda, ikimizide hızla oturduğumuz yerden kaldırırken şaşkınlıkla onu izledim. "Neler oluyor?!"

"Koşun koşun," Hızlı adımlarla Şeyda'yı takip etmeye başladık. Kantinden çıkmadan önce Cedi'yle göz göze geldim. Ardından hiçbir tepki vermeden önüme döndüm.

Olması gereken de buydu.

🥛

yazarsu neyin peşinde, adlı çalışmama hepiniz hoşgeldiniz dostikellalar.

yeni bölümü hızlıca atabilirim, beklemede kalın. 🍓

SÜT MISIR ➵ textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin