eighteen

10.6K 511 57
                                    

Yatağın kenarına çökmüş bedenlerimiz, artık gitgide uyuşurken kımıldayamayan bacaklarımı kendime çekip dizlerime kollarımı sardım. Kızların hepsi yorgunluktan bir yere çökmüştü ve ellerimizdeki telefonların şarjı çoktan bitmişti. Etraf eski sessiz karanlığına dönmüştü.

Sakin kalmaya çalışarak avuç içlerimi iki yana yerleştirdim ve kendimi ileri itip ayaklandım. Ses uzun süredir gelmiyordu ve artık aşağıda neler olup bittiğini anlamam gerekiyordu. Ayrıca Oğuz gelince ne yapacaktık sanki? Yine aşağıya inmek zorundaydık ve bence bunu şimdi yaparsak en uygunu olurdu.

"Nereye gidiyorsun?" Papatya'nın hâlâ titreyen bedeni elime sarıldığında anlayışla ona çevirdim bakışlarımı. Karanlığa alışmış mavilerim onu bulmuştu ve yüzündeki korkuyu seçebiliyordu ancak aşağı inmem gerekiyordu.

"Aşağı."

"Salak mısın kızım sen? O korku filmlerinde sayıp sövdüğün kızlardan ne farkın kalacak o zaman?"

Hazal'a kısa bakışlar atarken haklılık payının olduğunu biliyordum ancak Oğuz geldiğinde kapıyı telekenize ile açamayacacağımıza göre aşağı inmeliydim. Ki, bir saate yakındır beklediğimiz o kapı tıklama sesi sonunda bize ulaşmıştı bile.

"Siz burada durun, ben bakarım." Odadan çıkmak için hareketlendim ve yeni cilalanmış kapımın kulpuna dokundum, kapıyı sessizce aralamayı başarmıştım. Tanıdık koridorumuzun karanlığa bürünmüş duvarları arasına ilerlediğimde ellerim sıkı sıkıya birbirine kenetlenmiş bir haldeydi. Hareketlerimin hiç bu kadar yavaş olduğu bir zaman diliminde bulunmamıştım oysa.

Ellerimi birbirinden ayırdım ve merdivenin tırabzanına yerleştirdim. Adımlarım dikkatli ve temkinliydi ancak bu gerginliğin verdiği titremeden vazgeçemiyordum. Ne olursa olsun gerçekten çarpıcı bir olay yaşıyorduk ve filmin her sahnesi gözümün önünden geçiyordu.

Merdiven basamaklarını tamamladığımda, geniş holün duvarlarında, salon ve mutfağın birleştiği kısa arada gezdirdim gözlerimi. Aşağıda otururken bıraktığımız patlamış mısır taneleri etrafa saçılmış ve yorganlar birbirine karışmıştı, üstelik birkaç çerçevemiz de düşmüştü. Aradaki duvardan dolayı mutfağımızı göremiyordum ancak irdelemeden çekildim.

Etrafı tam olarak seçemediğimden onları izlemeyi bırakmış ve Oğuz, yeniden kapıyı çalarken kapıya ilerlemiştin. Ev buz gibi olmuştu, her yer soğuktu ve sanki içimde bile hissediyordum bu soğuğu.

Kapıyı sessiz olmaya özen göstererek araladığımda, bakışlarımı yavaşça yerden kaldırmıştım ancak hayatımın en kötü olayını aslında yukarıda, elektrikler kesildiğinde yaşamamış olduğumu anlamıştım. Çünkü karşımda dört dev adam adam duruyordu.

Cedi ile kesişen gözlerimiz birbirine şaşkınlık dolu bakışlar atarken düşünmeden yapabileceğim tek aptalca şeyi yapıp suratlarına kapattım kapıyı. Oğuz, bunu yapmış olamazdı değil mi? Sadece onun gelmesini beklerken Yağız, Deniz ve Cedi'yi, özellikle Cedi'yi getirmiş olamazdı.

Tamam, hadi bunlar bir halisülasyon olsun ve beni akıl hastanesine yatırın. Şu an için bu durumdan daha iyi bir seçenek.

Kapı yeniden tıklandığında etraftaki karanlıkta gezdirdim gözlerimi ve buz kesmek üzere olan bedenimi yaslandığım kapıdan ayırdım. Gerçekten neler olduğunu öğrenmemiz gerekiyordu ve bizim kızların bunu şimdi yapabileceklerini sanmıyordum.

O an için mantıklı olduğunu düşündüğüm şeyi yaparak yeniden araladım kapıyı. Oğuz; Cedi ve Yağız'ın arkasına saklanmış, ayıcıklı uyku tulumunun göz bandını alnına çekmişti.

Bu aptalın tek başına gelemeyecek kadar korkak olduğunu atlamamalıydım kesinlikle.

"İçeri gelin." dedim sessizce. Yağız ve Deniz, ne olduğunu anlayamayan uyku dolu gözlerle bana bakarken kapının önünden çekilip içeri geçmelerini bekledim. Oğuz, Cedi'nin sırtına yapışmış bir şekilde yürüyor ve dikkatle etrafı süzüyordu. Onun da normal bir korkusu olabileceğini düşünmeye başlamış ve anlayış göstermeye karar vermiştim ki cebinde su tabancası ve meyve bıçağı görünce bundan hemen vazgeçtim.

Oğuz, aklı dışında korkaklardandı kesinlikle.

"Evin neden dışarıdan daha soğuk ve neler oluyor?" Cedi'nin etrafı dikkatle süzen kısık gözleri beni bulduğunda, birkaç dakikadır yalnızca bu konuyu düşündüğümü ama bulamadığımı anlatmak istercesine omuz silktim.

İçimdeki korku, Oğuz'un şu karşımdaki halini görene kadar sürmüştü ve şu an tek yapmak istediğim etrafta neler olup bittiğini anlamaktı.

"Elektrikler kesildi ve bu kattan bir şeylerin düşme sesini duyduk."

Yağız, odanın kenarına geçip ışık düğmesine bastığında hâlâ elektriklerin kesik olduğunu anlamış ve telefonunun flaşını açmıştı. "Bu ev neden bu kadar soğuk?" diye sordu Deniz, isminin aksine simsiyah olan gözlerini etrafta gezdirerek.

"Mutfaktan geliyor." Cedi, bana gelmemi işaret etti ve yavaş adımlarla duvarın hemen ardındaki mutfağa girdik.

Ve ben, gördüğüm şeyle donup kaldım.

🥛

ahalshakshs şrfsz yazar dediğinizi duyar gibiyim.

SÜT MISIR ➵ textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin