twenty nine

8.6K 423 84
                                    

"Çenem ağrıyor."

Elimle çenemi alttan desteklerken bir yandan pipetimi süt kutusuna geçirmiş bir şekilde Cedi'nin çözdüğü soruya odaklanmıştım. Yine onların evindeydik ancak bu sefer yalnız değildik ve ben annesi hanım kayınvalidem kadınıyla tanıştığımdan beri kendime gelemiyordum.

Ne kadar tatlı bir kadın olursa olsun oğluna attığı imalı bakışlar ile yüzündeki gülümsemenin anlamını iyi biliyordum.

Cedi, gözlerini bana çevirip dişlerini göstererek güldüğünde akıp sütün içine doğru eridim ve süt artık ballı süt olmuş oldu.

Bal gibi kızım ya hani, ondan şey ettim.

"Bugünkü diyaloguna hayran kaldım doğrusu. Uzaktan sizi izlediğim için konuşulanları duymasam da, hiç susmadan konuşuyordun Lila. Tebrik ediyorum."

"Ne yapayım?" Binela Hanım Teyzeciğimin biricik elleriyle yaptığı kurabiyeleri yerken ne kadar da güzel yaptığını düşünmeden edememiştim. Gerçi kadın her şeyi güzel yapıyordu, karşımdaki kişilikten belliydi bu. "Kız hiç susmadan konuşup durdu, bende onu susturamadım bir türlü. Hem senin de kesinlikle seçimlerin iğrenç Cedi."

Ne kadar kendimi ele verme yolunda ilerlesem de, bu masada doğrular konuşuluyordu. Kusura bakmasındı artık kimse.

"Nedenmiş o?" Kalemini test kitabının arasına bıraktı ve gözlerindeki muzip parıltılar eşliğinde tamamen bana döndü vücudu. Gözlerimi devirmeden edemedim.

"Bir dokuzlardan Ahmet'e sormadığımız kaldı şu meseleyi. Ayrıca bir hafta sürer dedin, iki buçuk haftadır okuldaki kızların peşinden koşuyorum. Eğer her gün üç kutu süt alma teklifimi kabul etmeseydin çoktan bitirirdim bu işi."

Artık dudakları da gözleri gibi muzipleşmiş bir vaziyette kıvrılmışken sakince yutkundum ve önüme döndüm. Fazla mı yakındık şu an? "Peki neden bu kızı bulamıyoruz sence?"

"Bakıyorsun çünkü, görmüyorsun." İyice batırdın Lili, Oğuz bile şu durumu senden daha iyi toparlardı!

"Öyle mi?" Başımı aşağı yukarı salladım ve yanımdaki şu çocuğa bakmamaya özen gösterdim. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim. İçimden yükselen ateşin kızıllığıydı işte o.

"Bunun için ne önerirsin Lili, nereyi görmem gerekir?"

Daha fazla dayanamayıp ona bakmama savaşına yenik düştüğümde, artık göz göze diz dize denilen o kalıbı birebir yaşıyorduk. Şu çocuğun bende keşke yalnızca bir meltem etkisi yaratsaydı da, içimdeki şu lanet kasırga tüm bedenimi kaplamasaydı.

Ve ne oldu bilin bakalım! Tabii ki telefonumun mesaj sesiyle eski halimize döndük. Ve yine ne oldu bilin bakalım! Bilinmeyen numaradan iki şahane mesaj aldım, harika!

Bilinmeyen Numara: Umarım Cedi'nin evine düşündüğüm şeyi yapmaya gitmemişsinizdir.

Bilinmeyen Numara: Gerçi ikinizin arasındaki farkı düşündüğümde Cedi'nin sana acıyacağını varsayıyorum.

Lila: Umarım anladığım anlamda bir mesaj değildir bu.

Bilinmeyen Numara: Anladığın anlamda olsa ne olacak? Bu numarayı erkek tuvaletine falan mı yazacaksın?

Cedi, şekilden şekile giren yüzüm ile bana bakmış ve ardından ben anlayamadan telefonuma kaymıştı bakışları. Hemen telefonumun ekranını kapatıp masaya koyduğumda, bakışlarını yüzüme çıkarttı. "O kimdi?"

Yüzüne korkunç bir ifadeyle bakarken konuşmaya çalıştım fakat sesim içime kaçmıştı sanki. "Bilmiyorum..."

Benim zor duyduğum sesimi dikkatli dinlemesinden dolayı duyduğunda, elini koluma koydu ve yeniden ona bakmamı sağladı. Şöyle hareketler yapmaması gerektiğini bilmiyor muydu bu çocuk?

"Lila, yazdığı şeyi gördüm. Lütfen tanıyor..."

"Tanımıyorum. Sadece bir bilinmeyen numara." Yutkundum, beyazladığına emin olduğum yüzüm tamamen Cedi'ye dönük bir vaziyette öylece ellerime bakarken yeni bir mesaj daha geldi ancak ben telefonumu alamadan Cedi almıştı bile.

Cedi telefonumu almıştı! İçerisinde her şeyi açığa kavuşturabilecek bilgiler olan telefonumu!

"Hey, bırakır mısın telefonumu Cedi?!" Ben elinden kapmaya çalışırken o ayaklandı ve havaya kaldırdı bana ait olan eşyamı. Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde onu takip ederken ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum bile!

"Onu bana ver Cedi! Seni ilgilendirmez!"

"Beni ilgilendirir, sana bunu söyleyemez her kimse o! Hiç kimseye söyleyemez!"

Yan taraftaki koltuğun üzerine çıktığımda, öbür eline aldı telefonu ve fazlaca temas eden bedenlerimizi bile düşünemedim o an. Yalnızca telefonda neye baktığını anlamaya çalışıyordum.

"Cedi, telefonumu alabilir miyim lütfen? Zaten arşa çıkarıyorsun şu kolunu, uzanamıyorum!" Koltuğun yanından ayrılmak için adımlamaya kalktığında son çare omuzlarına sardığım kollarım ve beline doladığım bacaklarımla sırtına çıkmış oldum.

O an ise ikimizde durmuştuk.

Sessizce kalbimin atışlarını sırtında hissetmesine izin verdim ve düşünmeden yaptığım hareket yüzünden kendime en ağırından bir küfür savurdum. Aferin Lili, yapış kızım çocuğa.

Suratı beni görebilmek için sağa doğru çevrildiğinde, yakınlaşmış olan yüzlerimiz ve ellerimi tutan eller tamamen kontrolden çıkmama sebep oldu. Şu çocuk gözümde birden şu adam olmuştu ve elime bıraktığı telefon ile yalnızca öylece kaldım.

Tabii odanın kapısı açılıp içeri artık ölsem açıklayamayacağım bu durumu gören, Cedi'nin biricik abisi, Caner Beyefendi Bey girene kadar.

☄️

Kaos is looding gEnÇLeR.

ahakshkajsja ben size sürprizim var demiştiim.

Evet, fikirlerinizi alabilir miyim sessiz sinema oynadığını düşündüğüm canım poopsilerim?

Bir sonraki bölüme kadar Çüüz!

SÜT MISIR ➵ textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin