thirty

8.7K 447 156
                                    

İçimdeki sıkıntıyla Papatya'nın omzuna yatmış, Cedi'nin topu defalarca profesyonel hareketler eşliğinde potaya göndermesini izliyordum. Okullar arası turnuvaları vardı ve iki haftaya yakındır çalışmayı bırakın yüzünü dahi görmüyordum.

Ve bu muhteşem gün de, bizim tanışmamızın ikinci ay dönümüydü. Bebek'te bir kafede kutlayacağız tabii canım.

Abisi, Cedi ile olan münasebetimizi gördüğünden beri depresyonda olduğumdan tarihi ya da herhangi bir şeyi düşünemiyordum. Cedi, durumu oldukça güzel bir şekilde izah etmiş olmasına rağmen içimdeki o rahatsızlık uyandıran duyguyu bir kenara bırakamıyordum. Ne kadar yakın olduğumuzu da, Cedi beni eve bıraktıktan sonra fark etmiştim zaten.

Bu süreçte; annem yine sızlanmış ve bir sonraki seferde Cedi ile kesinlikle tanışması gerektiğini açıkça belirtmiş, Bilinmeyen Numara defalarca kez mesaj atıp rahatsız etmiş ve bende neredeyse hiç kimseyi takmadan yalnızca ders çalışmıştım.

Tabii şu an sanki her şey yeniden karışmıştı. Karşımda Cedi, onu izleyen bir diğer basketbol eğitmeni ve aynı zamanda Cedi'nin abisi olan Caner Hoca ve bir de şu Bilinmeyen Numara'dan gelen mesajlar vardı. Ölmek için 3 sebep.

Bilinmeyen Numara: Cedi'nin her basketinden sonra sana bakmasına anlam veremiyorum.

Bilinmeyen Numara: Üstelik Caner Hoca da arada sana bakıp gülüyor.

Bilinmeyen Numara: İşleri ilerlettin herhalde.

Lila: Siktir git.

Evet, olay tam olarak bunlardan ibaretti. Ve ben birazdan Papatya'nın da yardımıyla kafayı yiyecektim. "Yine mi o Aptal Gizemli Asalak?"

Papatya'nın, Bilinmeyen Numara için koyduğu gayet yerinde lakap: Aptal Gizemli Asalak.

"Evet ama artık takmıyorum."

"Ondan mı bembeyaz olmuş suratın?" Her zamanki gibi kâküllerimin yüzümü kapattığını düşünüyordum oysa ben. Gerçi kâküllerimi dün yeniden kestirdiğimden dolayı birkaç günlüğüne herkes yüzümü görecekti.

Sanki uzayınca görmüyorlar da, neyse.

"Yok bir şeyim. Maç bittiğinde, Cedi derse girmeden son kızımıza bakacakmışız da, ondandır."

"Ne zaman söyleyeceksin şu çocuğa?" Şeyda, arkadan pat diye konuya daldığında sıçrayarak arkama döndüm. Hazal ile beraber çekirdek çitleyerek maçı seyrediyorlardı ve  cidden diyecek tek bir şeyim yoktu onlara karşı.

"Hiçbir zaman söylemeyeceğim."

"Ölene kadar flört kalın babasını satayım." Hazal, gayet spesifik son sözü ile attığımız bakışlara karşılık her zamanki açıklamasını yaptı bize. "Öbür türlüsünü hiçbir kadın için diyemeyeceğim."

"Flört olsaydık, bu birbirimizden hoşlandığımız anlamına gelirdi ama bence Cedi, Oğuz'la beni aynı kefeye koyuyor."

"Cedi'nin Oğuz'dan da mı hoşlandığını söylüyorsun?"

İğrenç bir ifadeyle Şeyda'ya bakarken gözlerimi devirdim. Bu gayet tabii olabilirdi ama olacaksa da Oğuz salağı ile olmasındı lütfen. Düşüncelerimi salaklaştıran bu insancık topluluğu... Bıkkınlık getiriyor yemin ederim.

"Kızım sen körsün, Cedi'de senden kör. Birbirinizi görmemek için can atıyorsunuz ya!"

Kısa bir süre sonra yeniden maça döndüğümüzde Cedi ile bilmem kaçıncı defa göz göze geldik ve bana göz kırptı. Sonrasını hatırlamıyorum.

°°°

"Ya hangi manyak buraya gelir Cedi?!" Kütüphanenin en uç tarafındaki kattan inmiş ve yangın merdivenlerine ulaşmıştık. Cedi, onu takip etmem gerektiğini ve kesinlikle son kızın 'Süt' olduğuna emin olduğunu söylemişti. Bende mantıken bu duruma gülüp geçmiştim ama nereye gittiğimiz hakkında tek bir fikrim yoktu.

"O manyak, birileri sayesinde geliyor şu an buraya." Gözlerimi kocaman açtım. Allah'ım yoksa okulun tinerci, uyuşturucu satan, insan bıçaklayanlarının eline mi düşmüştü bu kız?! Yani eğer böyle birileri varsa bizim okulda, bizde pek güvende sayılmazdık ama...

"Cedi! Ya bizi de bıçaklarlarsa?!"

Gözlerini kocaman açıp aynı benim yaptığım gibi baktı bana. Yoksa bilmiyor muydu aynı zamanda insan bıçakladıklarını? "Saçmalama Lili, sakin ol ve peşimden gel. Korkma."

Ona tereddütlerimin arasından bakarken parmaklarını parmaklarıma geçirdi ve inmeye devam ettik, bir süre sonra ise duraksadık. Sonunda ulaşacağınız yere ulaşmıştık anlaşılan.

"Burayı Müdür Ahmet Hoca'nın bile bildiğini sanmıyorum Cedi." Baş parmağını dudaklarına götürüp sessiz ol işareti yaptığında kalpten gidecektim sanırım. Tabii ayrıca el ele tutuşuyor olduğumuz faktörü de yiyip bitirmişti tüm kapakçıklarımı.

HEART ATTACK.

Ellerimi sıkı sıkı tutarak beni koridorun sonundaki bir odanın önüne ulaştırdı. Odanın altından süzen sarı, loş ışık dikkatimi çekerken aklım yeni gelmiş gibi bir adım geri çekildim.

"Ben sizi yalnız bıraksam daha doğru olmaz mı? Bu sefer kendin halledebilirsin Cedi."

"Zaten kendim halledeceğim Lila." Ona yabancı bir bakış attığımda, üzülmeden edemiyordum. Gerçekten şu okulun dibinde bile arıyordu Süt'ü, kendi dibine bakmazken. O oldukça zor soruları nasıl hızla çözdüğüne dair bir fikrim bile yoktu. Aptal Cedi.

"Ben gidiyorum Cedi." Ellerimi ellerinden kurtardım ve arkamı döndüm. Bir iki adım atmış ve artık kaderime öylesine küsmüştüm ki bir an bana seslendiğini bile fark edememiştim.

"Bir saniye gelir misin?" Seni mi kıracağım bir saniye için salak şey? Tabii, tripli tripli birkaç saniye boyunca olduğum yerden ona bakmayı unutmamıştım. Gerçi tek bir etki dahi ettiğini düşünmüyorum ya...

Yavaş adımlarla kapının önüne ulaştığımda, bana o içinizi Aralık'ın ortasında Maldivler'e çevirecek gülümsemesiyle baktı.

Ardından da kapıyı araladı.

Gözlerim, parıldayan gözlerinden ayrılıp odanın içerisine kaydığında ise gördüklerimle oldukça uzun bir şok geçirdim. "Sence de artık süt mısır yememizin vakti gelmedi mi Lila?"

☄️

Alıyo mu buraları duman duman, Yazarınız tanımadı kural muralajajxhaksj

Evet, sonunda o harika üstü sahneyle karşınızdayım ve bildiğiniz üzere benim gibi insanlar bölümleri en heyecanlı yerlerde keserler!

ahakahsjahsaj bir sonraki bölüme kadar aklınızı kaybetmemeniz ve bana çok sövmemeniz dileğiyle koca öpücükleer!

SÜT MISIR ➵ textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin