44. Bölüm (Pişman)

36.8K 988 74
                                    

Herkese mutlu, sağlıklı, başarılı bir yıl dilerim :) Bu yılda birlikteyiz, tabi bu hikaye daha ne kadar devam eder bilemem ama ben sürekli wattpad de farklı hikayeler yazmayı düşünüyorum :) Her neyse bildiğiniz gibi bölümler artık baya bir geç geliyor bunun nedeni sınavlarım, onlar biter bitmez bu geç gelen bölümleri telafi edeceğim :) Ayrıca 600K’dan daha fazla okunma sayısı var artık! Hepinize teşekkür ederim, sizi seviyorum :* ^^ :) Bu arada 4 ocak benim doğum günüm, belki size bir sürpriz yapabilirim o gün ;)  

Bu bölümü çok çok yakın arkadaşım olan Duygu’ya ithaf ediyorum, hepinize iyi okumalar :)

 “Senin yüzünden Yağmur bana yalan söyledi. Neden? Çünkü bir delilik yapacağımı biliyordu. Ben dün gece ona çok kötü şeyler söyledim. Çünkü seni şimdi öldüreceğim. Yağmur’un üzülmemesi lazımdı.”

Silahımı elime aldım ve onun kafasına doğru tuttum.

“Saçmalıyorsun! Yapma.”

“İyi uykular Sinan!”

***

(Yağmur)

Bütün gün evde oturup Bora’yı beklemiştim ama onu aramamıştım. Nedeni inatçılığımdı. Beni yine kırıp paramparça etmişti. O sözleri nasıl söyleyebildi bana hala anlayamıyorum. Ama onu merak ediyordum. Hava kararmıştı ve hala Bora’dan haber yoktu. Doruk da onu bulamamıştı.

Koltuğa biraz daha yayılıp gözlerimi kapatmamla birlikte kapının açıldığını duydum. Bora salona doğru geldi ve bende dayanamayıp ayağa kalkarak onun yanına gittim.

“Neredeydin?”

“Özür dilerim.”

Konuşmama izin vermeden bana sarıldı. Bitkin görünüyordu. Ama bitkinlikten daha çok pişmandı sanki.

Biraz geri çekildim ve Bora’ya soru soran gözlerle bakmaya başladım.

“Tamam ne söyleyeceğini biliyorum. O yüzden hemen ben konuşmaya başlıyorum. Bak Yağmur ben seni bir başkasıyla düşünemiyorum. Seni seviyorum, sen beni seviyorsun ama yanına herhangi bir erkek yaklaşınca sinirleniyorum. Çok fazla. Kendimi tutamıyorum, çünkü ne zaman birini sevsem onu kaybettim. Annem ve babam yok artık, seni de kaybetmek istemiyorum. Kendimi ne kadar kontrol etmeye çalışsam da olmuyor. Ve ben böyle sinirlenince seni kırıyorum. O söylediklerim kalbimden geçenler değildi biliyorsun. “

İlk defa Bora benimle bu kadar uzun konuşmuştu. İlk defa bu kadar içini açmıştı. Onun pek duygusal yönü dışardan görünmüyordu ama ben onun nasıl biri olduğunu çok iyi biliyordum. Evet küçükken yaşadığı acıları, kaybetme korkusunu, beni ne kadar çok sevdiğini, herkesten kıskandığını ve çok sinirli bir yapıya sahip olduğunu da biliyordum. İşte o yüzden bu konunun üstünde daha fazla durup da birbirimizin canını yakmamızın bir anlamı yoktu. Ama onu kolay kolay da affedeceğimi zannetmiyordum.

Bora’ya hafifçe gülümsedim ve aynı anda birbirimize sarıldık.

“Bu seni affettiğim anlamına gelmiyor.”

“Biliyorum. Ama sana kendimi affettirmek için her şeyi yapacağım.”

Geri çekildim ve bütün gün oturduğum o koltuğa geri döndüm. Bora da yanıma oturdu. Hala bana ‘pişmanım ben’ bakışları atıyordu.

“Bu saate kadar ne yaptın?”

“Sahilde dolaştım.”

“Sinan?”

“Bir daha o herifin adını duymak istemiyorum. Zaten artık onu görmen imkansız.”

“Bu ne demek şimdi?”

(Flashback-Bora)

“İyi uykular Sinan!”

“Dur!” Depoya Doruk girmişti.

“Sen nerden çıktın?”

“Seni bulmam çok doğal değil mi?” Doğaldı çünkü Doruk da Wild’ın sahibi sayılırdı. Adamlar ona söylemişlerdi kesin.

“Bırak o silahı, dışarı gel. Sana bir şey söyleyeceğim sonra istersen öldür.” Sinirle Doruk’un yanından geçtim, o da arkamdan geldi. Dışarı çıkar çıkmaz derdini hemen anlatmasını söyledim.

“Onu öldürürsen Yağmur’un yüzüne nasıl bakacaksın?”

“Eğer onu öldürmezsem yüzüne bakamam.”

“Ona söz vermiştin, bir daha bu işlere bulaşmayacaktın. Sen artık sözünde durmuyor musun?”

“Kes Doruk.”

“Belki ilerde bir çocuğunuz bile olabilir. Sen o çocuğun katil babası olacaksın!”

“Doruk!”

“Yağmur’u da kırmışsın. O kız şuan seni deli gibi merak ediyor ama seni aramıyor. Neden mi? Yine onu kırmandan korkuyor. Sen onun sevgisini hak etmiyorsun. Şimdi ne yapmak istiyorsan yap.”

Doruk arkasını dönüp gitti. Birkaç dakika orada öylece durdum. Son kez düşünüp depoya geri girdim. Ne yapacağım belliydi.

(Flashback son-Bora)

Bora hala cevap vermemişti.

“Bora bir şey mi yaptın?”

“Hayır. O benden korkusundan kaçıp gitmiştir.”

“Pek inandırıcı olmadı ama…” Bora iyice arkasına yaslandı ve tek kaşını kaldırıp bana baktı.

“Her neyse, annemler Hazal’a gidecekmiş bu akşam. Bende gitmeyi düşünüyorum.”

“Tamam hazırlan gidelim.” Kafamı sallayıp odaya üstümü değiştirmeye gittim. Hazal’ı çok boşlamıştım, hiç içime sinmiyordu.

***

Kapının önünde durduk, zile basmak için elimi kaldırdım. O anda Bora elimi yakalayıp parmaklarını parmaklarıma kenetledi ve elimin üstüne öpücük kondurdu.

“Seni seviyorum.” Zile bastı. Ben hiç sesimi çıkarmadım.

Kapıyı Doruk açtı. Bora’ya kötü bir bakış attıktan sonra bana döndü ve gülümseyerek içeri davet etti. Bir şeyler oluyordu ve benim hiçbir şeyden haberim yoktu.

İçeri girer girmez Hazal’a sarıldım.

“Seni yalnız bıraktığım için özür dilerim.”

“Saçmalama! Ben iyiyim.” Gülümsedik. Hazal’dan ayrılınca annemin ve babamın yanına gittim ve onlara da sarıldım.

Yine bir aradaydık. Güzel bir yemek yedik ve bütün gece birlikte oturduk, sanki Hazal şimdi daha iyiydi. Kafasında ki şeylerden biraz uzaklaşmış gibiydi. Bora’ysa sürekli yanımda ağzımdan çıkacak tek bir kelimeye bakıyordu. İnanıyorum. Her şey eskisi gibi çok güzel olacak.  

***

Arabadan indik ve evimize girdik. Baya bir geç olmuştu. Bora ışıkları açtığında ikimizde şok dolu gözlerle birbirimize bakıyorduk. Evin her yeri dağılmıştı. Biri evimize girmişti ve her şeyi kırmış, eşyalara zarar vermişti.

“Bora bu ne böyle! Hırsız mı?”

“Hırsız olsaydı bu tabloları kırmak yerine çalardı.”

“Polisi arayalım.”

“Bekle, arıyorum.” Bunu demesiyle birlikte aniden elektrikler gitti.

“Bora!” Bir yerden tıkırtı sesi geldi. Hatta bu ses çok yakından gelmişti.

“Bora!” Cevap yoktu…

Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin