34. Bölüm

5.4K 430 173
                                    

Şehzade Cihangir adlı yeni kurguma göz atmayı unutmayın.. Keyifli okumalar... 

"Hilal?" adımın çok tanıdık birisinin seslenişi ile uykumdan uyandım. Gözlerimi hala açmadan yattığım sıcak yatağa çok sokuldum. "Kızım hadi uyan kahvaltıyı hazırlamama yardım et!" Annemin bezmiş sesi ile oflayarak yorganı başıma kadar çektim. Temiz çarşaf kokusu ile derin bir nefes alırken içimde birden bire bir özlem oluştu. Uyku sersemliği ile daha kendime gelemezken kalbim işe koyulmuştu. "Kızım kalksana! Her işi ben mi yapacağım bu evde? Valla bezdim!" Annemin yaklaşan sesi ile kapı açılma sesi yükseldi bulunduğum yerde. Kısa sürede başıma kadar çektiğim yorgan üzerimden alınınca isyan ederek gözlerimi açtım.  

Annemin yüzü ile karşılaştığım an neye uğradığımı şaşırdım. "Anne?" diye firar etti içimdeki şaşkınlık. Annemin burada ne işi var dı?! Dehşetle yerimde doğrulup refleksle seslendim "Melike, Lalezar?" tam o an, o an annem ellerini beline koyup etrafa bakındı. Bende onunla beraber gözlerimi onun gözlerinden çekip etrafta gezdirdim ve kendimi odamda buldum. Nefesim kesilmiş halde öylece duvardaki tablolara baka kaldım. Yağlı boya ile çizilmiş Topkapı sarayına acıyla baktıktan sonra acıyla ölebileceğimi bile bile yanında bulunan Ahmed'in resmedildiği 16. yüzyıl dönemine ait portreye baktım. Nefessiz kalan ciğerlerimle beraber kalbim de acıyla sızlamaya başlayınca olduğum yerde iki büklüm oldum. Çığlık atmamak için elimi ağzıma götürürken gözyaşlarım ölümü tadıyormuş gibi akmaya başladı.

Acıyla inlediğimde annem söylenmeyi kesip omuzuma dokundu. Oysa onun sıcak dokunuşunu bile hissedememiştim. Sıcak yorganın bıraktığı his, yatağın yumuşaklığı bir anda yok olmuş hissizleşmiştim. Nefes alamamak kalbimdeki acının yanında sönük kalırken yatağa yığılıp kaldım. Gözlerimden akan göz yaşlarıma annemin korku dolu bağrışları eklenince bende dudaklarımı araladım ve ölüyormuş gibi acıyla çığlık atmaya başladım. Yeri göğü inleten feryadım ile aklımı kaçırdığımı anladım. 

Her şey bir rüya mıydı? 

"HAYIR! AHMEEED!!!" bunlar ruhumun isyanıydı. Attığım çığlıklar her şeyi açıklıyordu. 

"Yavrum!" annem korkuyla bana seslenirken ben inkar edercesine ondan uzaklaşıp duvara yapışıyordum. Hayır, hayır bu gerçek olamaz! Ben geleceğe dönmüş olamam?!

Geleceğe dönmek mi? Bunların hepsi bir rüyaydı! 

İçimden yükselen alaylı ses ile ellerimi kulaklarıma götürdüm. Yalanlarını dinlemek istemediğim sesi susturmaya çalışsam da annem sanki inadına o ses ile iş birliği yapıyordu.

"Korkma kızım rüya gördün hatta kabus! Allah'ım sen yardım et! Hilal kendine kel kızım! Bekle babanı arayacağım!" Annem ağlayarak odadan çıkarken ben ölmek için yalvarmaya başlamıştım. O kadar çaresiz ve üzgündüm ki bununla nasıl yaşayacağımı bilemeyerek ölmek istiyordum. Ahmed bir rüya olamayacak kadar mucizeviydi... Ama aynı zamanda gerçek olamayacak kadar mucizevi...

Kalbim bundan sonra onu göremeyeceğini anladığı an atmayı kesince yatağa yığıldım. Gözlerim duvarda asılı olan tablodaki resme takılı kalmış halde ciğerlerimdeki son nefesi bıraktım. 

"Hilal! Uyan kızım uyan!" 

Annemin acı dolu çığlıkları ile bir boşluğa düştüm ve neyin ne olduğunu unuttum.

Bilincim yerinde miydi yoksa kendimi mi kandırıyordum bilmiyorum... Ama sanki etrafımda olup biten her şeyin farkındaydım. Sesler, kokular, dokunuşlar... Ama bir tek kendimin iyi olup olmadığımı anlayamıyordum. Zaten insanoğlu böyle değil miydi? Kendi hariç herkesi anlayan, dinleyen. Acı çekip çekmediğimi anlamıyordum ama alnıma ve eklem yerlerime koyulan soğuk bezler bana hastasın diyordu...

Zamanda Yolculuk OsmanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin