13. Bölüm

9.8K 613 300
                                    

Olaylar tamamen tarihten bağımsızdır. Karakterler ve olaylar benim kurgumdur. Kurgudaki padişah ve ailesi gerçek değildir. İsim benzerliği olabilir ama hiç bir şekilde tarihle alakası yoktur.

Düzenlendi.

Etrafımı sarmalarının üzerinden geçen birkaç dakika boyunca nefes alamamış sıkışmış göğsüm ile öylece duraksamıştım. Soğuk terler ensemde omuriliğim boyunca yol sürmüş ve benim tüylerimi diken diken ederek ilerlemişti. İşin içinden sağ çıkamayacağım o kadar belliydi ki etrafımda çakal gibi dönen şeref yoksunları durumuma zevkten sırıtıyordu.

Ahmed'in beni bulup kurtarması için bildiğim bütün duaları okuyordum içimden. Fazla uzaklaşmadığım için bulunma olasılığım yüksekti tabi o süreye kadar sağ kalırsam. Eğer beni bulamazlarsa her şey için çok geç olur. Bedenim felç geçirmiş gibi sabitti ben ise kaçmak istiyordum ama yapamıyorum.

"Öldüremeyeceksin beni ama sonunda sen öleceksin." diz çöken adamın sesi ile bakışlarımı ona diktim hançer boynuna fazla derin olmasa da bir kesik açmıştı çoktan. Kan ince bir yol çizmişti boynunda..

Stabil tutmaya çalıştığım sesim ile "Emin misin?" dememle sırıtması son buldu.

"Kellenizin gitmesini istemiyorsanız bana dokunmaya dahi cüret etmeyin." tehditkar sesimden adeta ölüm akıyordu. Nasıl becerdim bilmiyorum ama kendimi hiç olmadığım kadar güçlü hissediyorum.

"Sen kimsin hatun!?" Etrafımdakiler gülmesini arttırıp birbirinin gözünün içine bakarken bir şey oldu. Öyle bir şey ki gülüşlerinin yerini ölüm sessizliği bıraktı.

"Benim kadınım."

Hepsinin boynuna dayanmış olan hançerler benim kurtuluşumun işaretiydi. Etrafımda dikilen haydutların arkasında Ahmed'in askerleri vardı.

Benim kadınım

Ve bir inilti. Yere çuval gibi yığılan ve can çekişen bedeni gözlerim bulunca bakışlarım boynundan akan kanlardan oluşan küçük göle doğru yavaş yavaş ilerledi ardından yansımada Ahmed'in yüzünü gördüm.

Bakışlarımı yavaş yavaş yerden kaldırırken zorbaların hepsi diz çöktü. Ahmed'i bulan gözlerim ile kalbimde ufak bir sızı oldu. Derin bir nefes alarak uzun süredir acı çektirdiğim ciğerlerime havayı bahşettim.

Ahmed'in hareket edişi ile gözlerimi gözlerine sabitledim yerde yatan cesedin üzerinden geçip iri adımlar ile yanıma geldiğinde başımı dikleştirdim.

İkimizin arasında derin bir sessizlik hakim sürerken gözlerinde her daim benim için parlayan güven parıltıları içimi ısıtmıştı. Boğazına hançeri dayadığım adamı teslim alan askerlerden sonra bende hançerimi belime, yerine yerleştirdim.

Nefes alıp verişini takip ederek onun gibi nefesler alıp veriyordum. Küçükken annem ile uyuduğum zaman bunu hep yapardım.. Bu anı içimi sızlatmıştı doğrusu..

Silahtar yanımıza gelince gözlerimi Ahmed'ten çekip ona baktım, yeniçerilerin önünde diz çökmüş adama bakıp bana döndü. "Kim bunlar?" Yükselen sorusu ile tüm bakışlar beni buldu. Dudaklarım aralanırken iç çekip yutkundum ve adam akıllı bir cümle kurdum.

"Zorbalar, kadı'nın adamları. Ahmed, halk kadı tarafından zulüm görüyor... Haraç kesen zalimin teki bu adamlar!"

Dediklerimi sindirmeleri uzun sürmeden Ahmed'in o iç yakan gözlerinde öfke parıltıları gördüm. Yumruklarını sıkışı, kaşlarının çatılışı ve sinirlendiğinde alnında gün yüzüne çıkıp atan damar... Gerilen yüz hatları çenesinin kasılmasına sebep olmuştu.

Zamanda Yolculuk OsmanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin