25. Bölüm

9K 557 283
                                    

Olaylar tamamen tarihten bağımsızdır. Karakterler ve olaylar benim kurgumdur. Kurgudaki padişah ve ailesi gerçek değildir. İsim benzerliği olabilir ama hiç bir şekilde tarihle alakası yoktur.

Düzenlendi.

"Ahmed, anlatmış mıydım sana?"

"Neyi?"

Kurduğum saçma soru ile duraksadım ve kendime göz devirdim. Ahmed bir yandan beni dinlerken diğer yandan divan toplantılarında geçen konuların yazıldığı kağıtları okuyordu. O kadar mükemmel gözüküyordu ki aklım başımdan gitmiş konuşamıyorum... Gözleri gözlerimi bulduğunda genişçe gülümsedim.

"Hilal?"

"Hı?" Hı mı? Tamam iç ses aynı şeyleri söyleyeceksin biliyorum sen kendini yorma hadi.

"Affedersin, şey diyordum ben. Ne diyordum?" afallamam ile Ahmed elindeki kağıdı bıraktı ve sırıtarak bana bakmaya başladı. Bir süre neyi unuttuğumu düşünürken Ahmed'e tekrar merakla baktım.

Gülmesini zar zor tutarak omuzlarını silkti. "Bilmem?" O kelime ağzından çıktığı gibi kahkaha attı.

Bunlar hep omega 3 eksikliğinden.

Ahmed katıla katıla gülerken sandalyesinden kalktı ve yanıma geldi. Gülmesini her tutmaya çalıştığında daha büyük bir kahkaha atıyordu. Gülünce kısılan gözlerine baka kalmıştım. Öyle güzel, öyle muazzamdı ki kendimden geçiyordum. Odaya vuran güneş ışığı onu saçlarında ahenkle dans ediyordu. İnci gibi parlayan dişleri, gür kumral sakalları iç çektiriyordu. Aklımdan her şey silinirken ben onun her zerresini aklıma kazıyordum.

Kim olduğumu bile unutursam onu asla unutmayacaktım.

"Tamam, şimdi aklıma geldi. Hayatım boyunca karşıma hep sen çıktın, yolum hep seni buldu biliyor musun?"

Tek kaşını kaldırıp başını iki yana salladı. "Mesela bir kitapçıya girdiğimde kendimi hep tarih bölümünde senin hakkında yazılmış kitapların önünde bulurdum. Farkında olmadan hep sana çekilirdim. Yaklaşık 15 yaşlarındayken ders kitabı almak için gittiğim kitapçıdan elimde senin şiirlerinin bulunduğu bir kitap ile çıkardım."

"Benim şiirlerim? Nasıl bulunurlar ki ben onları saklıyorum?"

"Bulunuyor Ahmed, bu sarayı keşfederek nice sırrı ortaya çıkarabiliriz biz tarihçiler."

"Doğru ya sen Tarih okuyordun, neden peki?"

"Sana daha yakın olabilmek için."

Derin bir sessizliğin başlangıcı olan bu cümle benim kalbime bir hançer saplamıştı adeta. Hiç bir zaman kavuşamayacağımın farkında olarak birini sevmek çok acıydı. Ahmed usulca yanıma sokulup beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Sarılışı ile gözlerimi kapayıp yine yeniden bıkmadan usanmadan şükranlarımı Rabbime sundum.

"Ahmed ben hep kendime bir şiiri söylerim. Söylerim ki hayatın farkına varayım. Seni her seviyorum dediğimde aklımda yankılanan bu dizeler kendime gelmemi de sağlıyor."

"Benim için de söyler misin?"

Başımı olumlu anlamda sallayıp gözlerimi yeniden kapattım ve Ahmed'in kokusunu içime çekip sessizliğe fısıldadım.

"Allah der ki, kimi benden çok seversen onu senden alırım. Ve ekler Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım. Mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur. Aklın şaşar dostun düşmana dönüşür. Düşman kalkar dost olur. Öyle garip bir dünya. Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin. Şaşman dersin şaşarsın. En garibi de budur ya, öldüm der durur yine de yaşarsın."

Zamanda Yolculuk OsmanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin