Olaylar tamamen tarihten bağımsızdır. Karakterler ve olaylar benim kurgumdur. Kurgudaki padişah ve ailesi gerçek değildir. İsim benzerliği olabilir ama hiç bir şekilde tarihle alakası yoktur.
Düzenlendi.
"Gün batımı sence de efsunlu değil mi Ahmed?" İstanbul manzarasından gözlerimi zar zor alıp Ahmed'e döndüm. Beni izliyordu... Öyle bir tutkuyla bakıyordu ki kendimi bir sanat eseri gibi hissetmiştim o an. Güneşin altın ışıkları Ahmed'in kumral saçları arasında süzülüyor parıl parıl parlatıyordu. Gülerek ona daha çok yaklaşıp parmaklarımı saçları arasına geçirdim. İpeğe dokunur gibi hissettiğimde hayranlıkla dudaklarımı araladım, yumuşacıktı...
"Hiç bir şey senin kadar efsunlu olamaz Hilal'im." ellerini belime dolarken bana bir adım daha yaklaştı. Başını benim kolayca saçlarına dokunabilmem için eğmiş duruyordu. Bu davranışına gülümserken parmaklarımın arasındaki saçlarını uzun uzun okşamaya başladım. Boştaki elimi Ahmed'in omuzuna koyup usulca gözlerimi kapattım. Sonbaharın huzur dolu rüzgarları İstanbul'un etrafında dört dönüyor rengarenk yaprakları yer ile buluşturuyordu.
Küçük dokunuşlar ile Ahmed'in yanaklarında yol çizdim. Parmaklarım onun dudaklarında durunca gözlerimi açtım. O an Ahmed ile göz göze gelmiştim. Beni izliyordu, yine. Dudakları hiç acele etmeden dudaklarımı bulunca gözlerimi yeniden kapattım. Belimdeki kolları sıkılaşırken bedenlerimiz bir olmuştu.
Dudaklarımız ahenkle dans ederken teras alev alev yanıyordu adeta. Güneş bu ana tanıklık etmek için batmıyor aksine durmuş bizi kızılı ile kutsuyordu. Dudakları arasında içim titrerken daha fazlası için ona teslim oldum ve dudaklarının her dokunuşunu aklıma kazıdım. İhtirasla dudaklarımı öperken onun dalgalarına teslim olmuş zevkle sürükleniyordum denizlerinde. Dakikalar sonra nefeslerimiz tükendiğinde istemesem de Ahmed'ten geri çekilip derin nefesler alarak ona sarıldım, başımı boynuna sokup kokusunu içime çektiğimde nasıl bir insanın kokusu ruhumu ferahlatabildiğine anlam vermeye çalıştım, mucizeviydi...
"Eğlence çoktan başlamıştır Hilal. İstersen artık gidelim." usulca fısıldaması ile gözlerimi kapattım ve başımı iki yana salladım. Ondan ayrılmak istemiyordum.
"Biraz daha Ahmed." mırıldanarak kurduğum cümle Ahmed'i güldürmüştü. "Olmaz ama böyle Validemin diline düşmek istemezsin değil mi? Hem benim de paşaların yanına gitmem gerekiyor."
İstemeye istemeye ondan geri çekildim ve yüzüne gülümseyerek bakmaya başladım. Ahmed elimi sıkıca tutup bana yaklaştığında alnımı usulca öpüp Valide sultanın yanına kadar bana eşlik etmeye başladı. Terastan çıkınca koridorda bekleyen ağalar ve cariyeler tek tek peşimize takıldı. Bakışlarımı Ahmed'ten alamıyordum, gözüme fazla can yakıcı gelmişti bu akşam. Her şeyi ile iç çektiriyordu... Ahmed başını bana çevirince başımı geriye atıp ona gülerek baktım, bu sefer o onu izlediğimi anlayınca genişçe sırıtıp elimi daha sıkıt tuttu ve başını yola çevirdi. Taşlığa inen yolda, koridorlarda asılı olan beyaz tüller pencerelerden içeri esen rüzgar ile üzerimize uçuşuyordu. Öyle büyülü bir andı ki kendimi bir rüyada gibi hissettim. Tenime çarpan beyaz tüllerin yumuşaklığı, esen rüzgarın ferahlığı ve üzerinde yürüdüğüm tarihi koridorlar...
"Çok güzelsin."
Dakikalar sonra kulaklarımı dolduran iltifatı ile ona ne diyeceğimi bilmeyerek baktım ve başımı gülerek eğdim. O an yanaklarımın kızardığını hissederken bunu gizlemek için başımı eğmiş elbisemin tüllerini inceliyordum ve ben fark etmeden çoktan taşlığın önüne varmış olduk.
"Destur, Sultan Ahmed Han hazretleri!"
Kapı ağasının seslenişinin ardından içeriden yükselen müzik sesleri durdu ve herkes sessizleşti. Kapının önüne gelince taşlıktaki tüm cariyeler, kalfalar ve ağaların sıraya girip selam verdiğini gördüm. Ahmed'e döndüğümde onu bu görsele karşı çok sakin buldum. Her gün gördüğü bir görüntü olduğu için alışmıştı. Ahmed elimi daha sıkı tutarak içeri adım attığında sanki tüm nefesler tutulmuştu. Öyle kudretliydi ki attığı her adımda yer sarsılıyordu adeta, ve ben böylesine güçlü bir adamın karısı olacaktım... İleride hanedan için ayrılmış sofranın bulunduğu yerin önünde ayakta bizi Valide Zümrüt-Şah sultan ve Dilrubah sultan bekliyordu. Cariyelerin arasında ilerlerken üst kattan sarkan tüller dikkatimi çekmişti hepsi rengarenkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanda Yolculuk Osmanlı
Ficción históricaWattpadRomanceTR Tarihi kurgu - Tarihi baştan yazan kurgular listesinde! Çalıntı durumunda yasal işlem başlatılacaktır! 1. Kitap final yaptı! 2. Kitap kaldığı yerden, buradan devam ediyor... Önemli not: - Bu hikayedeki karakterler, tarihi bilgile...