8. Bölüm

13.4K 694 328
                                    

Olaylar tamamen tarihten bağımsızdır. Karakterler ve olaylar benim kurgumdur. Kurgudaki padişah ve ailesi gerçek değildir. İsim benzerliği olabilir ama hiç bir şekilde tarihle alakası yoktur.

Düzenlendi.

Kulağımda melodik bir şekilde yankılanan kalp atışları ile uykudan uyandım, bilincim açılırken sesin tatlılığına aşık oldum. Sanki tam kulağımın dibinde bir kalp atıyordu.. Tarifsiz bir koku ciğerlerimde filizlenirken sarıldığım güvenin beden bulmuş haline daha sıkı sarıldım. Parmaklarım daha sıkı sardı tuttuğu bedeni, başımı hafifçe oynatıp daha rahat bir pozisyon aldım. Sırtımı sarıp sarmalayan iki kol ile gülümsedim daha sonra saçlarımda hissettiğim buseler ile gözlerimi irice açtım. Günün ilk ışıkları odaya dolmuş bana sırıtırken ben dudaklarımı kemirerek başımı yukarıya kaldırdım.

Birde ne göreyim!

Yutkunup başımı geri indirdim, mışıl mışıl uyuyordu. Uyku mahmurluğu ile mırıldandığını duyunca dudaklarımı örttüm. Gülümsemem kıkırdamaya dönüşünce Ahmed huysuzca homurdandı ve son çırpınışları ile bana yani uykusuna sarıldı.

"Ahmed?" diyerek onu uyandırma işlemine başladım. Bu gün avın ilk günüydü. Erkenden araziye gidip ava katılanlar ile görüşmeliydi.

"Hmm.."

"Ahmed? Ahmed?" Sinir bozucu bir enerji ile ona işkence ediyordum. Ahmed bir anda beni altına alıp yerlerimizi değiştirince gözlerim fal taşı gibi açılmış halde şaşkınlıkla ona baktım. Gözleri yine yeniden bana aşkla bakarken yıldızlar onun harelerine inmişti.

"U-uyandın mı?" demem ile sırıttı ve başını evet anlamında salladı. Sakallarına vuran güneş ışığı onları altın gibi parlatıyordu..

"Uyandım."

Fazla yakındı yani.. Baya baya yakındı. Yutkundum ve bakışlarımı kaçırdım. Zira tam da şu an bakışlarına biraz daha maruz kalırsam kalbim yerinden fırlayacaktı. Ahmed'in gömleğinin yakasındaki ipler gerdanlığımda narin dokunuşlar ile yol alması içimi mayhoş etmişti hatta alev aldı bile diyebilirim. Odanın sıcaklığının anında 20 derece artması ile terlemeye başlamıştım. Baharın ortasında bu ne sıcaklıktır yahu!?

Ahmed bana doğru eğilip burnunu elmacık kemiklerimin üzerinde gezdirmeye başladı bunun üzerine saçlarından bir tutam alnına düşmüştü. Sağ elim tereddüt ile havalandı ve Ahmed'in yumuşak saçlarının arasında yerini aldı. Hep yapmak istediğim bir eylemdi bu. Sevdiğim adamın saçlarını okşamak.

"Çok mu güzelsin sen?" diye mırıldanınca inanamayarak "Ben! Ben mi? Hem de bu halimle?" diyerek dehşetimi beyan ettim. "Aynen, sen." Diye karşılık verince aklımdan tek bir düşünce geçti.

Aşk insanı kör eder. Kendi esprime içten içe kahkaha attım. Sabah sabah kim güzel olabilirdi ki yahu. Bunun tek açıklaması aşktan kör olan gözlerdir.

"Ahmed hadi geç kalacaksın.." diyerek kendimi yandan kollarının arasından dışarı fırlattım. Resmen yataktan uçarak çıktım ve saçlarımı geriye atıp başımı dikleştirdim. Geceliğimin eteklerini yukarıya çekip sabırsızca terasa doğru ilerledim. Ahmed'in arkamdan yatağa gömülüşünü duyunca hızla arkamı döndüm ve onu iki yastığa sarılmış, kafasını yorganın altına gömmüş bir halde buldum. Küçük bir çocuk gibi isyan ediyordu.

"Hadi mızmızlanmak yok." dedim ve kapıyı açıp temiz havayı içeriye çağırdım. Sabah ayazının tüm ferahlığını hissetmem ile derin derin nefesler aldım. Kızaran yanaklarımı normale dönmesine rahatlayarak geri içeri geçtim ki nefesim boğazımda kaldı. Bunu hiç beklemiyordum!

Zamanda Yolculuk OsmanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin