II. Kitap: 19. Bölüm -Çağın Sultanı-

1.4K 145 130
                                    

"Bu defter kapanmalı Onur, artık yaşadıklarımızı unutmalı ve hayatına devam etmelisin."

Onur Şemseddin hocanın dediklerini çatık kaşları ile dinlerken parmakları arasındaki kalemi sıktıkça sıkmıştı. O günün üstünden geçen günler boyu yaşananları aklından çıkaramamış her duvara tosladığında kendini olaya şahit olan kısa süreli ekip arkadaşlarının yanında buluyordu. 

"Hocam olmuyor, kafamdaki sorular cevapsız kaldıkça daha da çoğalıyorlar ve ben bu bilinmezliğe dayanamıyorum." Sessiz isyanı Şemseddin hocanın çalışma odasında yankılanırken konuşmalara daha fazla tahammül edemeyen Burak elindeki kitabı sert bir şekilde kapatmış ve dik bakışları ile Onura bakmıştı.

"Onur! Bunları daha evvel konuşmuştuk! Hem de kaç kez, her defasında aynı şeylerle geliyorsun yeter." Kendini kasmaktan sesi boğuk çıkan Burak kitabı masaya bırakıp doğruldu.

"Yaramızı deştiğinin farkında değil misin?" Düşün omuzları ile biraz evvelki sinirli halinden eser kalmayan Burak hüzünle başını eğmiş Onura bakıyordu. 

"Sadece sizin mi canınız yanıyor sanıyorsun? Benim de canım yanıyor! Dost dediğim insan artık yok, sen bunun ne demek olduğunun farkında mısın?" Onurun gittikçe yükselen sesi ile Şemseddin hoca elini kaldırmış ve yaşanmışlık dolu sesi ile onu susturmuştu.

"Yeter!"

Tartışan ikili Şemseddin hocaya dönmüş kendilerini haklı görmesi için en derin bakışlarını atmaya başlamışlardı.

"Bende bilmiyorum evladım, bende senin gibi bu cevapsız suallerle savaşıyorum."

"Tam diyorum 'Normal hayata döndüm işe gidiyorum arkadaşlarımla dışarı çıkıyorum evet ne güzel! Baş edebiliyorum artık!' birden hiç olmadık şeyden olanları hatırlıyorum." Sessizleşen Onur iç çekip başını pencereye çevirmiş yağan kar tanelerini bakışları ile işaret etmişti. 

"Daha bu sabah kendimi toparlamış işe gitmişken pencereden gördüğüm bir kar tanesi ile o günü hatırladım. Zaten sonrasında ne odak kalıyor ne akıl sağlığım. Kendimi tutamadım ve buraya geldim."

"Bende, bende aynı durumdayım Onur." Burak elinin altındaki kitabı okşayıp devam etti. "Çalışma ofisimizde onun boş masası hepimizin canını yakıyor. Ama kimse can sıkmamak için dile getirmiyor."

"Susarak üstünü örtebileceğimiz bir şey olsa keşke." Onurun alaylı sesi Burak'ın sinirlerini zıplatmıştı, yine.

"Ne istiyorsun evladım sen ne?" Şemseddin hoca gergin sessizliği bozduğunda Onur bedenini ona çevirdi, Burak'ı yok sayarcasına.

"Araştıralım hocam, aklımdaki en ufak bir sorunun cevabına dahi razıyım."

Burak o an çaktırmadan heyecanla hocasına yan gözle bakmaya başlamıştı bile. Tek bir onayda ekibi yeniden bir araya getirip gaz vermek için heyecanla yanıp tutuşması an meselesiydi zira.

Şemseddin hoca homurdanarak nefes vermiş sandalyesine yaslanıp bir süre boş duvarı incelemişti.

"Allahu Teala'nın işine akıl sır erir mi?"

"Tövbe haşa hocam, ben öyle bir manada sormadım. Farkındayım ve nedenini sorgulamıyorum. Lakin başka şeyleri merak ediyorum ben, mesela şu geçen vakitte Hilal neler yaptı? Ailesine kavuşabildi mi? Yeni bir şeyler keşfetmek istiyorum aynı o gizli daire sayesinde öğrendiklerimiz gibi." Onur kendini açıklamaya çalışırken ter dökmüş yanlış anlaşılmamak için Şemseddin hocanın gözlerinin içine baktıkça bakmıştı.

Zamanda Yolculuk OsmanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin