15. Bölüm

9.4K 606 128
                                    

Olaylar tamamen tarihten bağımsızdır. Karakterler ve olaylar benim kurgumdur. Kurgudaki padişah ve ailesi gerçek değildir. İsim benzerliği olabilir ama hiç bir şekilde tarihle alakası yoktur.

Düzenlendi.

Şifa haneye nasıl geldiğimizi hatırlamıyordum bile zira tam bir kaosun ortasındaydım ve aklım allak bullak olmuştu. Ağaların yetişmesi ile kızı hemen getirmiştik eğer geç kalsaydık kız kollarımın arasında ölecekti belki de. Kanın kokusu midemi öyle çok bulandırmıştı ki etkisi hala devam ediyordu. Hekim kadınlar beni dışarı çıkartmıştı bende koridorda duvara yaslanmış boş boş kapıya bakıyordum. Kaç dakika veya saat geçti emin değilim ama zamanın ilerlemediğinden emindim sanki zamanda sıkışıp kalmıştım... Kızın korku dolu bakışları aklıma geldikçe delirir gibi oluyordum. Bu yaşananlar çok korkunçtu, kız besbelli zehirlenmişti! Yoksa bir insan nasıl kan kusar ki?

"Hilal hatun?" Duyduğum sesleniş ile bakışlarımı kapıdan çektim ve hızla gelen Lale kalfaya odaklandım.

"Neler oluyor böyle? Senin ne işin var bu saatte burada?" diyerek karşıma geçince derin bir nefes vererek konuya girdim. "Bende tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Dairemde kitap okurken çığlıklar işittim dışarı bir çıktım cariyeler bir kızın başına toplanmışlar. Yaklaşınca kızın kan kustuğunu gördüm hekimleri çağırıp ağalar ile kızı buraya getirirdim."

"Kan mı kusuyordu!" dehşetle tekrar ettiğinde başımı olumlu anlamda salladım.

Gözleri gözlerimi bulurken "Zehirlenmiş.." dedi sessizce.

"Benimde aklıma ilk o geldi sonuçta hangi hastalık bu kadar çok kan kusturur ki? Ama anlamadığım bir şey var kim neden bu kızı öldürmek ister ki?"

Bakışları etrafta dolanınca sessizleştim. "Kızın orada ne yaptığını bilen var mı?" diye sordu fısıltı ile.

Başımı olumsuz anlamda sallayıp "Bilmiyorum ki.." diye fısıldadım.

İkimizde ölüm sessizliğinde boğulmaya başlayınca aklıma gelen şey ile nefesimi tuttum ve fal taşı gibi açılmış gözlerim ile ona döndüm

"Lale kalfa! Yerde kızın yanında dökülmüş süt vardı!"

Gözlerinde ışık yanınca "Sen burada kızın başında dur ben olayın aslını ortaya çıkaracağım." demesi ile başını kendinden emin bir şekilde yükseltti.

"Tamam." diyerek onu onayladım.

Kadın acele ile yanımdan ayrılınca ben yine sessizliğe boğuldum. Anlamıyordum kim neden bu sessiz sedasız kıza zarar vermek ister ki? Haremin taşlığına her inişimde onu sessizce bir köşede nakış işlerken yada kendi halinde takılırken görüyordum. Kime ne zararı olmuş olabilir ki?

Üzüntü ile nefes verip gözlerimi kapattım. Akmak için savaşan göz yaşlarımı durdurmaya çalışıyordum ama başaramadım. Göz yaşlarım damla damla akıp elbiseme damlamaya başlayınca gözlerimi açtım ve başımı eğdim. Bakışlarım elbisemin eteklerine bulaşan kan da takılı kalınca yumruklarımı sıktım, bu çok canice.. Bir insanı, Allah'ın yarattığı canı, hele ki böyle masum birini öldürmek. Günahtı.. Gözleri dönmüştü. Kız için çok üzülüyordum.. Rabbim acil şifalar versin.

Kurumak üzere olan göz yaşlarımı silip koridor boyunca ileri geri yürümeye başladım. Şifa haneden gelen acı dolu iniltileri duymamaya çalışıyordum zira dinlersem delirebilirdim. İçimdeki kötü his ile başımı arkama çevirdiğimde anlık bir gölge gördüğümü sandım! Olduğum yerde çakılı kalmış nefesimi tutmuş halde o duvar köşesine bakıyordum. Gitmeye cesaretim yoktu belki de tehlikenin orada olduğunu bilen bir yanım olduğu için girmiyordum. Meşalenin ateşinin aniden harlanması ile irkildim. Duvarda bir erkek bedeninin gölgesi büyümeye başlayınca korkarak geriye adım atmaya başladım. Sessizce buradan uzaklaşmak istiyordum. Bu lanet yerden tehlikenin ortasından kaçıp Ahmed'e sığınmak istiyordum.

Zamanda Yolculuk OsmanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin