II. Kitap: 18. Bölüm -Sınır-

1.2K 149 22
                                    

Mermer taşların üzerinde süzülen kaftanımın etekleri ve taşlara öfkeyle bastığım her an koridorda yankılanan adım seslerim beynimin içindeki sesleri bastırmaya yemin etmiş gibi koridordaki duvarlardan kulağıma yankılanıp yüksek seste geri dönüyordu. Faytondan indiğimizden beri tek kelime etmemiştik. İçimi kemiren tedirginlik her adımımda çoğalırken Ahmed bana nazaran duygularını belli etmemeyi seçmişti. Yüzünde tek bir mimik oynamazken gözleri kararlı bir şekilde sadece ileriye bakıyordu.

Oysa ben uzaktan görenin bile gözlerini kaçırmak isteyeceği kadar gergin vaziyetteydim.

Adımlarım istemsizce yavaşlarken en derinlerimde kendini belli eden kırgınlık ile durmuş onun ilerleyişini seyretmiştim. Karanlık koridoru aydınlatan meşaleler bir anda durması ile dalgalanırken başını bana çevirmiş kısık gözleri ile neden durduğumu sorgulamıştı.

Yüzüne yansıyan ateşin ışıkları kumral saçlarında ahenkle dolaşırken denizlerinde minik yansımalar bırakmıştı.

Başını ne oldu dercesine salladığında kaşlarımı mümkünmüş gibi daha çok çattım. Kaftanımı avuçlarımın arasına almış sıkarken derin bir nefes alıp ona doğru adım attım. Gözleri yüzümde dolaşırken göz bebeklerinin titrediğine şahit oldum. Korkuyu andırmıştı bu hareketi.

Sessizliği bölen ardımızdaki nefes alış verişler olurken bu halde daha fazla insan içinde durmamak adına bir şey demeden daireye doğru ilerlemeye başladım.

Bakalım bu korkunun ardında ne vardı?

İçimi sıkıştıran düşünceler ile derin soluklar alırken ağalar tarafından açılan daireye girmiş kendimi odaya sığdıramamış beraberinde nefes almak için terasa çıkmıştım. Zehir gibi soğuk olan gece tüylerimi ürpertirken terastaki koltukların etrafını dolaşıp korkuluklara yaklaştım.

Ellerimi mermer korkuluğa dayamış soluklanırken önümdeki göz kamaştırıcı manzaraya dikkatimi dahi verememiştim.

Kısa sürede peşimden hızla terasa giren adama yan gözle baktım.

Benden bir şeyler saklamasından nefret ediyordum! İçimi sıkıştıran düşüncelerden, yarattığı korkulardan nefret ediyordum! Beni neyin beklediğini bilemeden durmaktan nefret ediyordum!

Lanet olsun savunmasız olmaktan yorulmuştum artık!

Bir adım sonramı bilemeyerek devam ettikten sonra kendimi evimden koparılmış halde bulduktan sonra tahammülüm kalmamıştı, hayata.

Kısık gözlerimle onun şaşkın bakışlarını seyrederken Ahmed başındaki kavuğu çıkarıp bir kenara bırakmış saçlarını karıştırarak iyice yamacıma sokulmuştu. Ne yapacağını bilemeyerek beni incelerken gözleri ellerimde takılı kalmış kaşlarını çatmıştı.

Ahmed ellerini uzatmış ellerimi zorla korkuluktan koparırken endişeyle avuçlarımı ovaladı. "Kendine zarar vereceksin." Uzun zaman sonra söylediği ilk cümle bu olmuştu.

Parmakları ile avuçlarıma masaj yaparken sessizliğini korumaya devam etmişti. Bu sefer alev alev yanan eller onun olmuş buz kesmiş ellerimi ısıtmıştı.

"Anlatacağım dedin, anlat." Titreyen sesim ile boğazım acıdığında zorla yutkundum.

Ahmed sesimi duyması ile şaşkınca başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. "Hilal?"

Çenemi kasmış içimde biriken yoğun duyguları bastırmaya çalışıyordum. Bir bilinmezlikte olmayı sindirememiş beraberinde gelen duygulara sahip çıkamamıştım. Bir volkan gibi patlama sırası bana geçmişti...

İlk defa böyle bir haldeydik, böyle bir durumda. Ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.

"Tamam anlatacağım." Kollarımı sıvazlayıp beni kendine çektiğinde sarılmasına izin verip başımı boynuna dayadım. Ne yaptığını biliyor gibi bir hali vardı. Zira dokunuşları beni rahatlatmayı başaran özenli dokunuşlar haline gelmişti. Sırtımdan belimle sonrasında omuzlarıma çıkan elleri kaslarımı gevşetiyordu adeta.

Zamanda Yolculuk OsmanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin