Olaylar tamamen tarihten bağımsızdır. Karakterler ve olaylar benim kurgumdur. Kurgudaki padişah ve ailesi gerçek değildir. İsim benzerliği olabilir ama hiç bir şekilde tarihle alakası yoktur.
Düzenlendi.
"Hilal Sultan!"
"Haseki Hilal Sultan!"
"Sultan Ahmed hanın nikahlı karısı haseki Hilal sultan!"
Yemin ediyorum delirdin...
Boy aynasının karşısına geçmiş başımda bulduğum en yüksek taç ile deli gibi kendi adımı farklı unvanlar ile zikrediyordum. Heyecandan uyuyamamış gecenin bir yarısı loş mum ışıklarının altında aynanın karşısında kendi kendime konuşuyordum aynı bir deli gibi. İç sesim bile ne olduğumu söylemişti. Deli. Tamam haklı yaptığım şey normal değildi çünkü ortada fol yok yumurta yok ve ben şimdiden havalara girmiştim. Ama bir padişahın sana sultan demesi de az buz bir şey değildi. Değil mi?
Ahmed'in gelmesi ile gitmesi bir olmuştu, nedeni ise acil bir divan toplantısıydı. Onunla iki çift kelime konuşamadan gitmesi kalbimi bir hayli kırmıştı. Oysa ona sıkı sıkı sarılmak istiyordum! Kısmetse artık yarın kavuşacağım. Tabii sabah olana kadar yerimde durabilirsem. Hoş durabileceğimi de pek sanmıyorum, öyle ki bakışlarım düşüncelerim nedeniyle kapıda takılı kalmıştı. Bir yanım bana bağıra çağıra "Otur oturduğun yerde!" derken daha baskın olan yanıp "Aman ne olacak git be." diyordu. Yerimde durmayıp kapıya doğru koştum ardında kendi kendime kızıp geri yerime geçtim.
Bu saate kadar gelmiş olması lazımdı. Ama gelse bile yol yorgunu uyumuştur değil mi? Rahatsız etmeye lüzum yok hanım hanımcık otur sabahı bekle Hilal. Tek yapman gereken uyumak kulağa zor gelmiyor değil mi?
Ne yalan söyleyeyim çok zor. Hışımla başımdaki tacı alıp dolaptaki yerine koydum ve kapıma ilerledim. Sessizce ahşap kapıyı açınca boş bir koridor ile karşılaştım. Meşaleler sağ olsun koridoru boylu boyunca aydınlatmıştı. Kimsenin olmayışını fırsat bilip dairemden firar ettim ve pembe elbisemin eteklerini kaldırıp koşmaya başladım, uzaktan biri görse deli sanırdı kesin. Tam olarak ne istediğimi bilmiyordum ama içimdeki heyecan öylesine büyümüştü ki yerimde duramıyordum. Bir yanım deli gibi Ahmed'in odasını basmak isterken diğer yanım tam tersi odaya dönüp uyumak istiyordu. Ama bilin bakalım hangi yanım ağır basmıştı?
Altın yola yaklaştığımda babetlerimi elime alıp yüzümde kocaman bir gülümseme ile koşmaya devam ettim. Koridordan hızla sağa saptığımda aniden hızım kesildi ve neye uğradığımı şaşırdım, dengemi kayıp edip yere yapışmama milim kalmışken bedenimi saran kollar ile havada asılı kaldım. Karnımdaki sıcak el beni daha sıkı kavrayınca nefesimi tuttum avuç içlerim kaşınmaya başlayınca heyecanla başımı çevirdim. Ahmed'in endişe dolu yüzü ile karşılaşınca kalbim atmayı kesti. Sen gel altı ay sonra bu kadar yakınıma gel tabi ölür bu kız!
Çıt dahi çıkarmadan öylece duruyordum. Neyi beklediğimi dahi bilmiyorum. Babetleri elimden bıraktığımda kısa süreliğine koridorda 'çat' diye ses yankılandı. Boş ellerim yavaş yavaş Ahmed'in karnımdaki kollarına gitti. Nefes almayı kesmiş ateşler içinde yanarak onu izliyordum. Yanaklarım ateş misali yanarken ellerim buz gibiydi. Ahmed yavaşça beni doğrulttuğunda kolları hala bedenime sarılıydı. Deryalarında iç yakan parıltıları baş gösterdiğinde yüzümde kocaman bir gülümseme peydahlandı. Hiç değişmemiş...
"Ahmed!" fısıltım sessizliği bıçak gibi kestiğinde tebessümle usulca bana yaklaştı. O an refleks olarak geriye adım attığımda sırtım soğuk duvar ile çarpıştı, yahu bile isteye kendimi köşeye sıkıştırmıştım. Aferin bana. Nefes almaya yeniden devam ederken Ahmed sırıtarak bana iyice sokuldu. Ukala gülüşünü görmeyi bile özlemişim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanda Yolculuk Osmanlı
Historical FictionWattpadRomanceTR Tarihi kurgu - Tarihi baştan yazan kurgular listesinde! Çalıntı durumunda yasal işlem başlatılacaktır! 1. Kitap final yaptı! 2. Kitap kaldığı yerden, buradan devam ediyor... Önemli not: - Bu hikayedeki karakterler, tarihi bilgile...