Poyraz Çakır
Kollarımda yavaş yavaş uyuya daldı. Gözlerimi ovuşturdum ister istemez. Çok yorulmuştum ama uyuyamıyordum, beynim adeta patlayacak gibiydi. Keşke uyanık olsaydı ve dudaklarıyla tekrar dikkatimi dağıtsaydı... Sadece Pera iyi geliyordu bana, bırakamayacağım bir parçamdı o artık. Pera yanımda oldukça aşamayacağım bir şey yok gibi hissediyordum. Nihan'ı ve isteklerini bile aşabilirdim. İsteklerden söz etmişken... Beni tamamen çaresiz bırakıyordu. Babamın ona böyle bir hak verdiğine hala inanmıyordum, mezarından kalkıp gelmediği taktirde de asla inanmayacaktım. Buluşmamızın nedeni de tam olarak buydu, babama ait olan bir vasiyetnameyi ortaya çıkarttığını iddia ediyordu. Daha doğrusu, yeni bulduğunu söylüyordu. İnanmak istemedim ama doğru gibi gözüküyordu. Tabi ki Nihan'ın her zaman bir yalancı olduğu da ortadaydı bu yüzden en iyi şekilde araştıracaktım. Babam öldüğünde, hali hazırda bir vasiyetnamesi bulunmuştu. Şirketin hisselerini ben ve annemin üzerine geçirirken, ailemizdeki herkesin de ölene kadar kullanabileceği bir fon geride bırakmıştı. Bunu babamın bizzat kendisinin hazırladığını düşünüyordum. Belki de ilk önce Nihan'da olanı hazırlamıştı, sonra da buna karar vermişti. Nihan'da bulunan vasiyet fazlasıyla dengesizlik içeriyordu, belirtildiğine göre hisselerin yüzde sekseninin Nihan Mermerci'ye bırakmasını istiyordu. Bunu anca kafayı çekmişken yazabilirdi. Ve Nihan'ın ya şirketi alacağı ya da benimle evleneceği seçeneklerini sunmasıysa saçmalığın daniskasıydı. İki seçeneğin de olamayacağı kesindi. Kesinliğini öğrenmeden kafamı boş boş doldurmayacaktım. Kollarımda yatan, bana bağlandığını hissettiğim genç kadını düşünecektim sadece. Onu bir daha Nihan gibi biri yüzünden üzemezdim. Bir kez daha ağlamayacaktım onu. Daha da sıkı sarıldım ona ve onun kokusuyla dolu yatakta uykuya daldım.
Deniz Öztürk
Yanımda uyuyan bir bedene çarptığımı hissettiğimde hızlıca yataktan fırladım. Çarptığım bedenin sahibi, Toprak'tı. Neden yanıma gelmişti ki? Nazikçe dürttüm onu, merakla karışık.
"N'oldu, n'oluyo? Poyraz mı gitti?" Gözleri kapalı şekilde konuştu bana. Hadi canım! "Poyraz mı burada?!" Masal'a pelüş oyuncağımı fırlattım uyanması için, fırlatmamla ciyakladı yüzüne gelince.
"O nasıl geldi, ciddi misin?" Dedim aşırı merak ederek.
"Dün gece kapı çaldı ve açtığımda bir çift yorgun ama yakışıklı göz kapımızda dikiliyordu. Kapıyı açtım, Pera ile konuşması gerektiğini, yarına kadar dayanamayacağını söyledi. Ben de geldim senin yanına yattım işte, sonra ne oldu bilmiyorum..." Boğazdan çıkan sesiyle, yavaş yavaş açılan sesiyle Toprak.
"Gidip uyandırmalıyız bence." Masal'ı kapıp yan odaya koştum. Onları ne halde yakalayacağımı bilmeden kapıyı çaldım, yaptığım saygısızlıktı ama Pera'yı biriyle görebilmek için heyecan dolmuştum. Hiç ses gelmiyordu, ne kadar derin uyuyorlardı!
"Uygunsuz şekilde yakalamayız, umarım." Dedi Masal ve kapıyı yavaş yavaş araladı. Birbirine sarılmış halde bulduk iki bedeni. Pera rahat, Poyraz ondan rahat gözüküyordu. Ve üstsüzdü! Sanki hissetmişçesine göz kapakları titremeye başladı Poyraz'ın. Ardından mavi gözlerini açtı ve bizim kapının başında durduğumuzu algıladığı an utanarak Pera'yı dürttü.
"Kızlar, günaydın, kusura bakmayın, uyuyakalmışım..." Sabah bile çıkan tok sesiyle konuştu bizimle. Anlayışla gülümsedik. "Rahatına bak lütfen." Masal tatlı gülüşüyle cevapladı onu. Yatakta dikleşmeye çalıştı, sırtını yatağın başına yasladığı anki görüntü... İşte o görüntü, insan sağlığına pek iyi gelmiyordu. Hemen gözümü kaçırdım, benim de öyle bir vücuda sahip sevgilim vardı bir kere.
"Kızlar, saat kaç?" Yunan tanrısı kılıklı yeni adamımız, gömleğini üstüne geçirirken sordu bize. Telefonuma bakmaya çalıştım ama Masal benden önce söyledi. Geç kalmıştı olmalıydı, saatin dokuzu geçtiği emindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Renk Tek Ton (DÖRT RENK SERİSİ 1)
RomanceOnlar dört farklı renkti, ama tonları aynıydı. Sevecekleri kişileri de renklerine uygun seçmelilerdi. "Benimle evlenmek isteyen bir adam, aceleci bir genç, tanımak için can attığım bir yabancı, yasaklanmış bir romandı Poyraz Çakır." 2. Kitap Dört R...