İnancımı kaybettim

1.4K 46 5
                                    

Pera Arslan

Ağzım bir karış açılmıştı. Bu kadarı da olmazdı.

Her şey biterdi.

Bihter, Adnan'a belli edecekti az kalsın her şeyi.

Soluksuz izlediğim kült Türk dizisinin bölümlerinden birini sabahın erken saatinde televizyonda tekrar yakalamıştım. Ve şimdi de onu izliyordum. Bu sırada, Masal ile Deniz odalarından valizlerini sürükleyerek çıkıyorlardı, çıkarttıkları sesler dikkatimi dağıtmıştı. Sordum merakla onlara doğru. "Ne bu acele? Biletimiz yedide sanıyordum ben?" Bu kadar erken İstanbul'dan ayrılmak istemeyerek konuşmuştum. İstanbul eşittir Poyraz olmuştu benim için, bu kadar kısa bir zamanda.

"Dört gibi çıkarız, trafiği bilmiyorsun sanki kızım, Ankaralı gibi konuştun." Dedi, Masal mor renk valizini duvara doğru yaslayıp sabitlerken. Tırnaklarımı kemirmeye başladım. Acaba bugün görebilecek miydim onu?

"Aşık kızımıza bakın." Deniz tırnak yeme hareketimden analiz ederek kollarının altına aldı beni, ben ise ittim şakayla onun bedenini. "Ben hemen gidip enişteme görüneyim, en iyisi." Tamamen yalan söylüyordum, tek amacım Poyraz'ı görmekti. Ayaklanıp hazırlanmak için odaya koşarken, Toprak da peşimden geliyordu. Ona dönmeden edemedim. Dudaklarını sarkıtmış bakıyordu bana. "Ben şu havalı şirketini hiç görmedim biliyor musun?"

Sevinçle gülümsedim, bana muhalefet olacağını sanmıştım ama tam tersi, benimle gelmek istemişti. "Gel, gel gezdiririm tabi ki!"

Ellerini çırpıp neredeyse iyileşmiş ayağını hareket ettirerek dolabına gitti. Ben de peşinden ilerledim, Poyraz'ı görmeyi delice istiyordum. Lila renk uzun elbisemi askıdan aldım ve ayağıma da bir değişiklikle, sporlarımı giyip çıktım oradan. Saçlarımı da açtım ve dalgalarını serbest bıraktım. Hızlı bir şekilde rimelimi sürerken açık su yeşili eteği ve gri kazağıyla uyumlu gri çizmeleriyle yanıma geldi Toprak içeri. Saçlarını sıkı bir topuz yapmıştı ve yüzüne renk gelmişti. "Gidelim, hadi."

Salona geri döndüğümüzde Deniz'le Masal bize kötü kötü baktı, konuşan ise Deniz olmuştu. "Kızlar, ben size demedim mi ya hepimiz süslü ya hiçbirimiz diye?"

"Siz de gelin, çağırmama gerek mi var, bakın Toprak gibi yüzsüz olun." Bunu dediğim gibi omzuma bir tokat yedim. Onunla böyle dalga geçmeye bayılıyordum. Masal telefonuna bakarken konuştu. "Biz de Deniz'in provaya gideceğiz zaten, dörtte burada olalım, hadi iyi eğlenceler." Dedi ve kendi evimizden kovdu bizi.

"Burası Eryaman'ın tamamından bile daha pahalıdır, değil mi?" Tepkisini kontrol edememişti Toprak Duru, onun bu abartılı tepkilerine bayılıyordum. Güldüm onu kafamla onaylarken. Etrafıma göz gezdirdim, gerçekten öyle olabilirdi. Büyük avize ve ferah mekan, bana yazın gittiğimiz otellerin lobilerini hatırlatıyordu. Bej rengi çok yakışıyordu buraya. Asansörün içine girdiğimizde hızla on beşinci kata tuşladım. Girdiğimizde asansörü incelemeye devam etti. Tepeye bakıyordu öylece. "Burası şirketler zinciri olabilir ama her yer Poyraz Çakır diye bağırıyor, öyle değil mi?" Bu analizi, o kadar doğruydu ki... Dakikalar sonra kendi küçük şirketime ayak bastık ve Toprak rahatladığını belli eden bir nefes aldı. Burası, aşağıdan farklı, başka bir dünyaydı. Açık mavi ve gri ana renklerimizdi. Duvarlarımızda, ünlü mimarlar ve eserleri asılıydı, en sevdiğim detaylardan biriydi bunlar. Çalışma masama ulaştığımızda Toprak'a döndüm ve elimle gösterdim bu küçük masayı. Memnun bir suratla güldü. "Tam hayallerindeki gibi, çok tatlıymış." Ayağını dinlendirmek isteyerek rahat sandalyeme çökmüştü. Ben de yan taraftaki çalışanın boşta duran sandalyesini aldım ve yanına yerleştim.

"Bir şeyler ister misin, yan tarafa gidip alabilirim?" Dedim gereksiz bir nezaketle misafir ağırlama edasında konuşuyordum.

Toprak elinde, bizim çerçevemizle, başını salladı. "Kremalı kahve ya da artık ne varsa olur. Bir de lütfen şu resmi değiştirir misin? Berbat ötesiyim..."

Dört Renk Tek Ton (DÖRT RENK SERİSİ 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin