Pera Arslan
"Pera, kahvaltı hazır!"
Cennetten gelme bir sesleniş. Kahvaltı mı demişti bu güzel ses? Gözlerimi anında açtım ve yataktan fırlattım bedenimi. Fırlamak üzereydim desem daha doğru olurdu... Çünkü ayaklandığım gibi kararan gözlerimle tekrar yatağa oturunca, beni kapının ağzından izleyen üç çift göz, gülmekle meşguldü. Gözlerim aydınlanınca, ben de gözlerimi üçünün üstünde sırayla gezdirdim. Lise hayatımın ilk ayından beri dördümüz beraberdik ve bir arada geçirilen yıllardan da belli oluyordu ki ayrılmayı düşünmüyorduk. Deniz ve Masal'la ilk başta normal arkadaşlardan öte olmayız gibi düşünsem de hayat planlarını farklı kurgulamış olmalıydı.
"İki dakikada aşağıda ol, özel toplantı yapacağız, kırmızı alarmında ötesinde, koyu kırmızı alarm!" Bahsettikleri kırmızıyı duyunca hızlanmam gerekiyordu ama kızların beni tanıyor olması gerekti, tuvaletten asla 2 dakikada çıkamazdım, hele ki saat daha sabahın sekizi ise. Masal, mesleği ve ders çalışma rutinleri sebebiyle hep ilk kalkanımız olurdu, üç odalı evimizde Deniz Masal ile aynı odada, ben ise Toprak ile kalıyordum. Masal'ın sabahın köründe kalkıp ders çalıştığını düşündüğümde onun yerine yoruluyordum, benim için sekiz bile erken bir saatti... Odamızın içindeki tuvalete yürüdüm. Bir tarafta benim yatağım ve masam, diğer tarafta Toprak'ınkiler vardı. Odamız, sabah ışığını alabildiğince çektiği için toz mavi duvarlarımız hep ışıldardı, bu rengi seçtiğimize tekrardan sevindirirdi beni. Tuvaletimiz de bir hayli büyüktü, diğer taraftan kızların da bu tuvalete erişim kapısı olan ortak alan, benim tasarımımdı. Evet, mimarlık okumanın yararlarından biri de kendi tuvaletinizi tasarlayabilmektir, diyebilirdim. Altımdaki pijamayı indirip soğuk klozete oturdum ve olanlar oldu. Bir anda, dün gece yaşananlar gözlerimin önünden film şeridi gibi akmaya başladı. Furkan'ın iğrenç hareketi ve beni zor duruma sokması... Her sarhoş olduğunda böyle yapardı ama ilk defa teması fazla kaçırmıştı. Yaşananlar, hiç ama hiç hoş değildi. Daha önemlisi, evlilik teklifi... Toprak'ın parmağındaki o parlak mı parlak yüzüğü kendimde en az yirmi kez denemiştim ama hala gerçekliğine inanamıyordum. Rüzgar'ın Deniz'i derin düşünmeyerek üzmesi... Rüzgar ile konuşmam gerektiğini kafamda bir köşeye not aldım tekrardan. Ve Çağın'a da hal hatır soran bir mesaj atmalıydım. Peki benim, kusursuza yakın bir hayal gibi ama dün gerçekten karşımda duran adama ne yapacaktım? Aslında yapabileceğim hiçbir şey yoktu, hayallerin tekrarlamasını bekleyecektim sadece.
Kapı hiddetle yumruklandı. "Hadisene Pera ama!" Deniz'in tiz tondaki yüksek sesiyle hemen dışarı fırladım. Aşağı indiğimde masanın üzerinde duran kızarmış tavukları görüp çığlık attım. Gerçekten midem uyanmış ve mutluluk çığlığı atmıştı, resmen duyulacak şekilde guruldamıştı! Sabahları her şeyi yiyebilen ama kahvaltı yapamayanlardandım. Bir çırpıda önümdeki çıtır tavuklara gömüldüm. Kızlar da masadaki yerlerini aldı, yani kafamı kaldırıp bakmamıştım ama oturmuş olmalılardı. Mideme indirdiğim beşinci parça tavukta kendime gelebilmiştim.
"Şükürler olsun..." Eliyle patatese uzanan Toprak'ta bir farklılık vardı, yüzüme bir yansıma çarptı. Tanrı'm, doğruydu, gerçekten parmağında evlilik yüzüğü vardı. "Artık aramızda nişanlı biri var!"
Hepimiz o yağlı ellerimizle alkışladık sesli bir şekilde bu tepimi. Masal tavuğun yarısı ağzında yarısı elinde konuşmaya devam etti. "Zaten Gökhan bu yıl da etmeseydi, ben edecektim sana."
"Kızlar, şakası bir yana, üstüne üstlük yıl dönümümüzde etti, umarım bu tarihte evleniriz!"
Deniz derin bir iç çekti bu planları duymasıyla. Onun da neredeyse evlenebileceği uzunlukta bir ilişkisi vardı ama karşıdakinden hiçbir hareket yoktu. Boğazımı temizleyip masadaki içeceğimden bir yudum alarak konuştum, elimdeki tavuk parçasıyla ilk şanslımız, iç çekişin sahibi Deniz'i işaret ettim. "Dün geceyi değerlendiriyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Renk Tek Ton (DÖRT RENK SERİSİ 1)
Roman d'amourOnlar dört farklı renkti, ama tonları aynıydı. Sevecekleri kişileri de renklerine uygun seçmelilerdi. "Benimle evlenmek isteyen bir adam, aceleci bir genç, tanımak için can attığım bir yabancı, yasaklanmış bir romandı Poyraz Çakır." 2. Kitap Dört R...