Yaramaz

1.3K 37 2
                                    

Pera Arslan

"Evet, kızımızın son dakikası!" dedi Toprak elindeki bardağı havaya kaldırarak. Deniz ve okuldan arkadaşı Yağmur bir çığlık attı bununla ve herkes onlara katıldı. Ben de bir köşede oturuyordum, ne zaman buraya geldiğimi bilmiyordum, bir köşede Poyraz'la sarıp sarmalanmış şekilde usulca kalabalığı izliyorduk. Kulağıma eğildi yavaş yavaş. "Bu kutlama, senin doğum gününün yanından bile geçemeyecek..."

Kaşlarımı kaldırdım. "Ne o? Bana bir tekne mi alacaksın? Dur ya da... Bir Jet ski!" dedim doğum günüm olan 8 Temmuz'u düşünerek espriyle.

"Bunu aklıma yazarım bebeğim." Dedi kalbimin sahibi, boynumu öperken. Yavaş yavaş omzuma gelmişti ki bizi ayıran Bora oldu. Bana elini uzatmış, ritme göre sallanıyor, beni dansa davet ediyordu. Hiç halim olmasa da kalktım, Poyraz'ın katı bakışlarına aldırmadan. Başka ne yapacaktım? Yakın arkadaşımla dans etmek için izin mi alacaktım? Onu arkamda bırakarak dostumun elini tuttum. Arkada çalan Ricky Martin muhteşem sesi ve salsa ritimleriyle bizi coşturuyordu. Bora dibime girdi ve kulağıma bu sefer o bağırdı. "Deniz sizi arkadaşlıktan aforoz edecekti, ha!" dedi kahkahaları arasından. Fazla ve boş gülerdi ama iyi bir arkadaştı, Bora.

"Ama sonu çok güzel oldu." dedim ben de bağırarak.

Muhteşem pastamızı dilimledikten sonra, hediyeler açılmıştı ve ciddi olmak gerekirse, ben hayatımda bu kadar çok hediyeyi bir arada görmemiştim. Gelen otuz kişiden otuzu da hediye almıştı. Deniz Hanım dolabını ve koleksiyonlarını yenilemişti resmen...

"Muhtemelen dayak yiyeceğim..." dedi kocaman gülüşlerinin arasında Bora.

Kaşlarım havalandı. "Kimden?"

"Senin adamdan. Beni yiyecek gibi bakıyor."

Cidden öyle mi diye baktım ve öyle olduğunu gördüm. Fazla katı ve sert bakıyordu. Belki de belimdeki eli yüzündendi. Ama biz Bora'yla asla öyle olmazdık, biz bildim bileli dosttuk. Yine de Poyraz'ın gereksiz yere sinirini arttırmamak için elini ittim müziğin ritmiyle ve karşılıklı dans eden iki arkadaşa döndük, böyle daha iyiydi. Bora'ya, lise dönemi boyunca bir sürü kız ayarlamıştım ama öyle bir arkadaşlıktı ki bizimkisi, hep yakındık. Sürekli sarılır, kucaklaşırdık ama kardeş olduğumuzu hep bilirdik. Buna da kızamazdı. Sanki gidip tanımadığım biriyle dans ediyordum... Onunla ilk konuşmamızın nedeninin de, usulsüz bir dans konusu olduğunu hatırladım bir anda. İrkilmeme sebep oldu, şu görüşeceğiz Pera sözü içimi titretti tekrar tekrar. O andan beri onun olmak istiyordum, o saniyeden beri, her geçen dakika daha fazla.

Ve o hala sinirli sinirli bakıyordu bana... Aslında, hayır, bakmıyordu, bakmıyordu çünkü deminden beri oturduğu koltukta şu an yoktu.

"Bir yere gitmemiştir... Gecenin başından beri izliyorum onu, o içtiği bira tam olarak altıncı birası, kesin işemeye gitmiştir. Sen kalçalarını hareket ettirmeye bak güzellik." dedi Bora beni iki kere döndürerek, olduğumuz yerde.

Haklıydı, evde maksimum ne kadar uzağa gidebilirdi ki?

Poyraz Çakır

Bora'nın Pera'ya olan bakışları hoşuma gitmiyordu ama Pera dost olduklarına fazla emin gibiydi... Ve fena halde mesanem dolu hissediyordum... İçerideki ortak lavaboyu kullanmak için Pera'nın odasına girdim ve lavabolarına ilerledim yavaş yavaş. Kapıyı tıklattım ama dolu olduğunu fark ettim. Tüh...

Beklemeye başladım ve Pera'nın yatağına oturunca odaya girerken yapmak istediğim ilk şeyi, şu an yapmaya karar verdim. Sapık gibi sevgilimin yastığını kollayacaktım. Çünkü kokusuna doyamıyordum, kimse görmeden azıcık sarılırdım. Ama içerideki kişi hayallerimin sadece hayal kalmasını sağladı ve lavabodan hızla çıktı. Yüzüne bile bakmadan kalkıp lavaboya doğru girmek üzereydim ki o kadın adımı söyleyip bana döndü. Başımı çevirince, o kişinin Seda Koçhan olduğunu anladım. O da mı buradaydı? "Poyraz Çakır, hiç yoksun ortalıklarda, Pera seni kafese kapattı galiba." dedi yan ağız gülerek. Seda, Rüzgar'ın ablası ve eski benden hoşlanan bir arkadaşım olduğu için kibar olmaya özen gösterdim.

Dört Renk Tek Ton (DÖRT RENK SERİSİ 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin