Pera Arslan
Belimde hissettiğim eller sayesinde, bir kahkaha çıktı ağzımdan. Parmaklar belimi ve karnımı gıdıklıyordu. İkinci kahkahamı da patlattım. Gözlerimi açmak istemiyordum ama. Birazcık, çok azcık daha uyumalıydım.
"Uykucu! Kalk hadi!" Bağıran bir adam tarafından açıldı göz kapaklarım. Üstümde oturmakta olan bir tanrı gördüm. Gözlerimi kırpıştırdığımda Poyraz Çakır netleşti. Üstümdeydi ve ayrıca sadece iç çamaşırı vardı! Huylanmamak elde değildi.
"Her sabah böyle kaldıracağım seni..." Nefes nefese sesiyle konuştu yüzüme doğru.
"İtirazım yok..." Cevap verdim ona yarı uykulu şekilde. Hala uykulu olduğumu fark etti ve kıvrak parmaklarıyla bana tekrar kahkaha attırmaya başladı. Gülerken fark ediyordum, o da gülüyordu. Hem de fazlasıyla. İlk defa böyle içten ve doğal gülüşüne rastlamıştım. Bunun nedeni bendim, iyi ki bendim. "Çok güzel gülüyorsun." Birbirimize bunu dedik aynı anda. Bu denk gelişe de gülmeye başladık. Tam başka bir kahkaha atacaktım ki dudaklarıyla birleştim. Üstümdeydi ve beni bütün bedeniyle öpüyordu. Bu çok tahrik ediciydi, kim ne derse desin, üstünüzde bir Poyraz Çakır varken normal düşünemiyordunuz. "Hadi bakalım güzel gülüş, alışverişe." Dudakları boynumu öperken konuştu.
"Alışveriş mi? Seninle mi?"
"Bebeğim, çok isterdim ama sizin kızlarla gidiyorsun. Sana ve kızlara benden bir hediye olarak düşün. Gece için, istediğinizi alın." Dudaklarıyla kulağımın arkasına doğru gelen öpücüklerinin arasında konuştu. Ellerimi göğsüne koyarak yüzüme bakmasını sağladım. "Öncelikle böyle bir şeyi asla kabul edemem ve ayrıca, buna ihtiyacımız da yok." Bana ve hatta arkadaşlarıma elbiseler alması düpedüz saçmalık olurdu.
"Kabul edersin, bu gece hiç giymediğin bir şey giymeni istiyorum. Hem gecenin düzenleyeni benim, benim için." İşin içine dudakları girince öyle ikna edici oluyordu ki... Bir dakika önce asla kabul etmeyeceğim bir şeyi bile kabul ettirecek gücü vardı. "Sadece elbiseler." Dedim pazarlık yapmaya çalışarak.
"Elbiseler, ayakkabılar, takılar, ayrıca kuaför. Hepsi randevulu ve saatli. Soner sizi her yere götürecek. Ve Kerem de yanınızda olacak. Kızlarla haberleştim, onlar çoktan buraya doğru yolda, o yüzden bence... Sen de yataktan kalkıp hazırlanmalısın." Bana bütün planını bir çırpıda anlatarak konuştu. Ve sonra üstümden kalkıp, beni de aniden havaya kaldırdı.
"Bu jestini not alıyorum, ödeşeceğiz." İçimde kabul etmeme bir engel olduğunu hissederek konuştum. Sonuçta, öylece bir tomar para harcamasına göz yumamazdım.
"Yanımda ol ve benimle uyu, ödeşmiş oluruz." Bunu söylediği gibi çıktı yatak odasından.
Dün giysilerimi koyduğum yerde yöneldiğimde, onların yerine benim bedenimde bir kot pantolon ve tişört oluşu da yine onun başının altından çıkmış olmalıydı. Giyindim ve oturma odası denilen ama dünyadaki bütün oturma odalarının birleşimi büyüklüğündeki yere yürüdüm. Oturmuş şekilde kahvesini yudumlarken bir yandan da önündeki tabletten bir şeyler okuyan, takım elbiseli Poyraz'ı fark etmem zor olmadı. Nasıl böyle patlamak üzereymiş gibi duran kaslı vücudunu özel takımlarında gizleyebiliyordu ve bu onu kötü çocuktan iş adamına çevirebiliyordu anlamıyordum ama bu gizemi seviyordum. Yanına ilerlerken beni fark etti ve gülümsemesi yüzüne yerleşti.
"Bir şeyler yemek istersen?" Diyerek donatılmış masayı işaret etti. Ama pek aç hissetmiyordum. Teklifine yüzümü buruşturdum.
"Acıktığınız an Kerem'e söylüyorsun, bir koşu alır gelir istediğinizi." Tembihledi ve bir yudum daha aldı kahvesinden. Masaya uzanıp ağzıma bir zeytin attım, o arada telefonumun çaldığını duydum. Etrafa boş boş bakınırken Poyraz kendi cebinden çıkarıp bana verdi. Şaşkın bir tavırla Toprak'ın aramasını açtım. "Toprak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Renk Tek Ton (DÖRT RENK SERİSİ 1)
Roman d'amourOnlar dört farklı renkti, ama tonları aynıydı. Sevecekleri kişileri de renklerine uygun seçmelilerdi. "Benimle evlenmek isteyen bir adam, aceleci bir genç, tanımak için can attığım bir yabancı, yasaklanmış bir romandı Poyraz Çakır." 2. Kitap Dört R...