Pera Arslan
"İşte prensesimize kahvaltısı." Dedik Toprak'la birlikte elimizdeki tepsiyi yeni uyanmış Masal'ın kucağına koyarken. Deniz de olduğu yerde dikleşti ve hafif bir mizahla tepsiye uzanmaya çalıştı. "Ne zahmet ettiniz kızlar..." Ona dil çıkarttım ve Masal'ın önüne sabitledim tepsiyi. Toprak'la erken kalkıp yapmıştık pankekleri. Rapunzel'in sevdiği ezmeden ve şekerlemeden, ayrıca kocaman bir fincan çayı ile getirmiştik. "Kızlar ne gerek vardı..." dedi ama itirazıyla beraber hızlıca yemeye başladı.
İki gecedir vardiyalı olarak yanında durmuştuk, elimizi tutuyor, bize sarılıyor ve gözlerimizi yumduğumuzda dahi uyanıyordu. O yüzden az uyku çok enerji kuralıyla, en yakın dostlarımdan olan kafeine yüklenmiştim. Gözlerim kan çanağı olsa da, enerjim vardı. Ve Masal'ı az da olsa güvende hissettirebilmişsem, buna değerdi. Esnedi Deniz ve sırayla hepimizi esnetti. Bunun nasıl bir lanet olduğunu bilmiyordum ama dünyadaki her insan buna yakalanıyordu.
Gözümü kaşıdım ve yanlışlıkla makyajımı mahvettim. Ah, güne ne güzel başlıyordum!
"Pera, sen gidebilirsin işe, benimle geçirecek Masal gününü." dedi Deniz ayaklanıp ve yanağıma kovarcasına bir öpücük koydu, aynısını onların yatağında oturan Toprak'a da yaptı ve odadan dışarı kovdu bizi. Kapıyı arkamızdan kapattı ve şok içinde birbirimize baktık. Gülmeden edemedim, hepimiz ayrı derecelerde deliydik...
Deniz Öztürk
Kapıyı zorlayarak kapattım ve yüzüme yerleştirdiğim ödüllük gülüşü attım Masal'a. Ağzına doğru götürdüğü bir parçayı tabağa bıraktı ve başını olumsuz sallamaya başladı. "Asla gelmem, geçen sefer kısa sürmüştü ve kimse yoktu ama bugün herkes oradadır, o büyük olaydan sonra bir daha olmaz." dedi çabuk çabuk. Gözlerimi devirdim onun gibi çabukça.
"Geçen sene olmuş bir olay, unutuldu gitti, çoğu bölüm değiştirdi seni görenlerin." dedim ama hatırlayıp dayanamadan güldüm.
"İşte bu yüzden gelmek istemiyorum Deniz!" Masal mızmızlandı ve koca bir yudum aldı çaydan. Karnımın guruldadığını hissettim ama yiyemeyecek kadar uykuluydum. Yine de geçen sene olanları hatırlayıp gülecek halim vardı. Geçen sene, bir klasik olan Grace provalarıma sürüklemiştim Masal'ı. Hem en sevdiği müzikallerden biriydi. İlk yarı provalarını yapmış ve kafeteryaya gitmiştik. Ta ki Masal, makarna almış masamıza dönerken ıslanmış yerlerin gazabına uğrayıp yüz üstü düşüp makarna tepsisine kafasını sokana kadar... Görenler tam bir ay gülmüşlerdi hatırladıkça, sonra da her şeye olduğu gibi bunu da unutmuşlardı. Ama Masal hala geriliyordu, orada okumasa bile, kuruntu yapıyordu.
"Geliyorsun ve dizimin dibinde oturuyorsun. O kadar." dedim üstümü giyinmeye ilerlerken.
"Gelmiyorum o kadar!" dedi boğazını patlatarak. Boşuna yapıyordu, paşa paşa gelecekti. Kendisi de geleceğini biliyordu...
Masal Yıldız
"Eve geri döneceğim, sen sahne arkasına gittiğinde gideceğim. Beni bulamazsan, şaşırma." dedim ama boşuna konuştuğumu biliyordum. Oturduğumuz tıklım tıkış otobüs fakültenin önünde durdu.
"Sen görürsün Deniz." dedim ama gitmeyecektim tabi ki de. Kim ne derse desin ya da ne kadar inkar edersem edeyim, yanımda birinin olmasını istiyordum. Yalnız olmaktan çekiniyordum, ürperip duruyordum. Toprak ve iç güdüleri olmasa... Nasıl o hayvandan kurtulurdum bilmiyordum. Masal, ne kadar az düşünürsen, o kadar kolay unutursun, dedi iç sesim. Haklıydı, üstünde düşünmeyi bırakmam gerekiyordu. Olanları aklımdan çıkarmam lazımdı, belki de bu tiyatro provalarına odaklanırsam aklımdan uçar giderdi? Kapıyı itti ve merdivenleri birer birer inmeye başladık. Burada oturmuş, saçımdan makarna temizlediğimiz anları hatırlayıp elimde olmadan saçlarımı düzelttim. Hayatımda geçirdiğim en berbat gündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Renk Tek Ton (DÖRT RENK SERİSİ 1)
רומנטיקהOnlar dört farklı renkti, ama tonları aynıydı. Sevecekleri kişileri de renklerine uygun seçmelilerdi. "Benimle evlenmek isteyen bir adam, aceleci bir genç, tanımak için can attığım bir yabancı, yasaklanmış bir romandı Poyraz Çakır." 2. Kitap Dört R...