Tanıştığıma memnun oldum

1.4K 56 5
                                    

Pera Arslan

"Ben sana bir şeyi söylemeyi unuttum... Bugün Poyraz'a misafirliğe gidiyoruz, bizi akşam yemeğine davet etti. Sabah sizi sarmaş dolaş bir halde yakaladıktan sonra..." Dalga geçerek hatırlattı Masal, elindeki atıştırmalık krakeri yiyerek odasına yürürken. Kafamı sevdiğim dizinin kaçırdığım bölümünden ayırıp koştum peşinden.

"Ve benim bu plandan gitmemize yaklaşık bir saat varken haberim oluyor! Masal, dövmek lazım seni!" Peşinden gidip bağırıyor da olsam, bu çıkışmam Masal'ın gram umurunda olmamıştı bu, yatağına uzanıp telefonuyla oynamaya dalmıştı. Odaları bizim Toprak'la olan odamızdan daha canlı renklerde tasarlanmıştı. Masal, rengarenk bir yatak örtüsü, beyaz bir kitaplık ve yine renkli bir masaya sahipti. Masasının önünde duran pembe sandalyesini çok severdim. O sandalyede oturarak sınavlara hazırlandığı için, çok akıllı bir sandalye olduğu kesindi. Deniz'in kısmıysa isminden de anlaşılabileceği gibi mavi ağırlıklıydı. Mor yatak örtüsüyle karışan mavi duvarlar tatile gitme isteği uyandırıyordu insanda. Masası ve kitaplığının yanında duvara monteli beyaz bir piyanosu vardı. Ona her oturduğunda saf müziği hediye ederdi kulaklarımıza, doğrudan parmaklarıyla. Onun piyanoya bağlılığı küçüklükten beri sürüp gidiyordu. Ben acımı hafifletmek için uyurdum ya da bir şeyler çizerdim; bazen ikisini bir arada yapardım. Toprak HIMYM açar ve rahatlayana kadar baştan sona izlerdi. Masal nefes almadan müzik dinler, depresyon listelerini hatim ederdi. Deniz ise direkt piyanonun başına geçerdi. Tabii dördümüzün de aynı anda girdiği depresyon hali, evde bir karmaşa yaratmıyor değildi...

Ben ise şimdi o masallar güzelini öldürecektim. Odama ve sonrasında içindeki giysi dolabına nasıl koştum hatırlamıyordum. Ne giyilirdi ki, arkadaşlarınızla sevdiğiniz adamın evine giderken? Elimi askılarda gezdiriyordum ama hiç uygun gelebilen bir şey bulamıyordum. Sinsice Toprak'ın dolabına geçtim, onun her zaman daha güzel giysileri, özellikle olmuştu. Bir etek bağımlısıydı kendisi, özel bir koleksiyonu bile vardı. Muhtemelen habersiz koleksiyonunu dağıttığım için bana kızacaktı ama o yakalamadan giyebilirdim. O zaten şu an Güney'le yürüyüşteydi. Tabi o yaptıklarına yürüyüş denemezdi, emeklemedeydi. Yine de bacağı her gün daha iyiye gidiyordu. Güney ve becerikli elleri sayesinde. Hem fiziksel hem de ruhsal acısını hafifletmişti Toprak'ın...

Siyah uzun saten eteğin üstüne beyaz bir bluz seçtim ve aynanın karşısına geçtim. Hazırlandıktan sonra aynadaki yansımada gördüğüm kadın, gerçekten güzel olmuştu. Ruj sürse miydim? Hayır, abartmaya gerek yoktu. Saçlarımı ellerimle daha hacimli hale getirmekle uğraştım bir süre. Bu sırada odamıza girdiğini hissettiğim Toprak yastığa kafasını bastırdı ve tüm gücüyle çığlık attı. Yanına hızla koştum. Ne olmuştu?

"Toprak iyi misin? Bacağın da bir sıkıntı mı var?" Yatağa, yanına oturarak sordum merakla karışık endişeyle. Biraz sessiz kaldı ve sonra yastıktan kafasını kaldırmayı başarıp güler yüzünü bana çevirdi. "Öpüştük." Sesindeki tını duyduğum en içten şeydi. "Ne?" Heyecanla onun neşesine ayak uydurarak bağırdım.

"Ve Pera, hayatım boyunca öpüştüğüm en iyi dudaklar ve en iyi öpücüktü." Dedi, parmaklarıyla dudaklarına dokunarak. O anı hatırlar gibiydi. Daha iki üç saat dudaklarında hissedecekti onun dudaklarını. Poyraz'ın beni ilk öpüşünü düşündüm. Canımı acıtan bir haz vermişti. Hem o gün Toprak'a bir şey olduğunu düşündükçe artan korkum ve dudaklarının verdiği şiddet karışınca... Benim de hayatımın öpücüğüydü, Poyraz ile olan.

"Kalk bakalım aşık kız..." Yataktan kalktım o sırada. Toprak da ayağına dikkat ederek kalktı ve fark ettiğini anladığım tarafa doğru kötü kötü bakmaya başladı.

"Eteğin çok güzelmiş, hangi mağazadan?"

"Toprak'ın Butiği. En sevdiğim arkadaşımın yeri, ona yakıştığı kadar yakışmasa da..."

Dört Renk Tek Ton (DÖRT RENK SERİSİ 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin