Birbirimize bir süre baktık ve sonunda konuştu Deniz. "Pera, beni biliyorsun, sana köpeğinin öldüğünü bile düşünmeden anında söyleyebilen bir kızım, söyleyecektim ama boşu boşuna, asılsız bir şey ise kafana takmayı istemedim, o kadar." Çaresiz bir sesle kendisini açıklamak adına hızlıca konuştu Deniz. Gidip elini tuttum onun, sıkıca. "Bugün Poyraz, bana, şu çok büyük duyguları söyleyemeyip derin derin bakılır ya, işte tam öyle baktı. Başka bir kadına güzelim dedi diye bunu kafasına takan o deli kız olmak istemiyorum." Onlara şeffaf bir şekilde gerçekten düşündüklerimi söyledim, uzun zamandır ilk defa.
"Katılıyorum, sen sakın sorma, Deniz kendisi sorar arkadaşlık görevi adı altında." Kafamı sağa sola sallarken Masal'ın sözünü kestim.
"Hayır, kimse bir şey sormasın lütfen. Eğer şüpheniz gerçekse ben başka bir şeyini daha yakaladığımda kendim söylerim, bu daha mantıklı olur."
Derin bir nefes verdiğini duydum Deniz'in, büyük bir yükten kurtulmuş gibiydi, bense hala rahat değildim. "Tamam gel otur hadi, montunu çıkarıp gel." Askıya ilerlerken benim de içimde tuttuğum sırrı söyleme zamanımın geldiğini hissettim. Toprak'ın karşısına oturdum ve derin bir nefes aldım. "Benim de size, daha doğrusu Toprak'a bir şey anlatmam gerekiyor..." Söylediğimde ne kadar üzüleceğini düşünerek kaçmak istedi bir yanım. Gökhan ve madde kullanımı, Toprak'ın hassas noktasıydı. Daha fazla planlamadan bir anda söylemeye kadar verdim. "Gökhan'ın sana hatta hepimize neden mesafeli olduğunu biliyorum. Uyuşturucuya geri dönmüş." Kendime bile inanamayarak pat diye söyledim. Toprak'ın ağzı öyle bir açıldı ki, bir an yırtılacak sandım. Bir süre şok içinde sessiz kaldı, sonrasında yavaş yavaş konuştu benimle. "Sen bunu nereden biliyorsun?"
"Nereden bildiğimi boş verelim. Başlamış işte, önemli olan bu." Dedim, detayları söylemek istemeyerek. Söylersem daha da hayal kırıklığına uğrayacağını biliyordum.
"Söyler misin Pera?" Fazla sakin sesiyle adeta son kez sordu bana.
"Ben... Bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum..."
"Söyle!" Sinirle masaya vurdu bir hışımla elini. Aşırı sakinliği tehlikeli oluyordu, fazla dolandırmadan hakkı olanı ona anlatmaya karar verdim. "Onu geçen gün Ramon'a gittiğimizde bir kızla tuvalette yakaladım. Onları ayırdım, kızı kovdum, Gökhan'a elimi günlerce acıtacak sertlikte bir tokat attım ve tedaviye bir an önce başlamazsa seni ondan uzak tutacağımı, bir haftası olduğunu söyledim. Ve ona verdiğim süre doldu sayılır. Erken söylemek isterdim ama evlilik teklifi yüzünden en azından bir haftayı hak ettiğini düşündüm. Tabiki de tedavi filan olmuyordur. Muhtemelen-" diyemeden Toprak ben konuşurken Masal'ın ona getirdiği su bardağını, elinde tuttuğu bardağı parçaladı. Gördüğüm şey gerçek mi diye tekrar tekrar eline bakarken ister istemez ayaklandım. Bardağı tek eliyle kırdı ve eli dahil her yer kırıklarla doldu, hemen eline uzandım ama o benden tam tersi yöne, lavaboya koştu. Kendisini içeri soktuğu gibi arkasından kitledi, yetişememiştik ve aynı anda eli o haldeyken bir telefon sesi yükseliyordu.
"Toprak yapma! Sinirle olmaz bu konuşma!" Tüm gücümle bağırsam da yararı olmadı. Gökhan'ı arıyordu ama konuşmadan beklemesinden belliydi ki açmıyordu. Sesli mesaj bırakacağını bildiğimiz için kapının önüne çömeldik ve içeriye kulak verdik. Elinde herhangi önemli bir damara ya da dokuya zarar gelmemiş olması için içten içe dua ediyordum. "Dinle beni Gökhan! Sonunda kadar dinle! Ona tekrar başlamayacağına birlikte söz vermiştik. Gözlerimin içine bakıp yemin etmiştin! Arınmıştın! Ama etrafındakileri düşünmeden, bencilce, o siktiğimin şeyine geri döndün! Senden nefret ediyorum! O kafayla yaptığın her şeyden nefret ediyorum! Her gün ayrı bir mekanda başka kızlarla takılmana göz yummaktan nefret ediyorum! Kalbimi bir yüzükle kazanmayı düşündüğün için senden de kendimden de nefret ediyorum! Ben de senden soğumuştum geri zekâlı ama kaçışım uyuşturucu gibi bir zavallılık olmadı! Bir daha yüzüme bile bakma. Bir kere affedilirdi, hatadır dedim ama bu kez bilinçli yaptın. Ben de ilişkimizi bir kere kurtardım ama ikinci kez bu hatayı yapmayacağım. Bitti, Gökhan, her şey bitti. Biz fazla yürütemiyormuşuz, ciddi söylüyorum, unut beni. Çünkü ben öyle yapacağım!" Son bağırışı ile kendisini de bizi de perişan etti bütün o sözleriyle. Kapıyı açıp üçümüze birden kocaman bir kucak verdi ve tüm duyguların patlamasıyla birlikte, ağlamaya başladık. Ağladık, daha çok ağladık bir ara sakinleşip Toprak'ın elini sardıktan sonra tekrar ağladık. Gözlerimiz kıpkırmızı olduğunda gülmeye başladık ama sonumuz yine ağlamak oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Renk Tek Ton (DÖRT RENK SERİSİ 1)
RomanceOnlar dört farklı renkti, ama tonları aynıydı. Sevecekleri kişileri de renklerine uygun seçmelilerdi. "Benimle evlenmek isteyen bir adam, aceleci bir genç, tanımak için can attığım bir yabancı, yasaklanmış bir romandı Poyraz Çakır." 2. Kitap Dört R...