Pera Arslan
Bütün bir öğlen aklımı başımdan almış olan adamı bir kenara atmak, neredeyse imkansızdı. Bir ton demiri nasıl kaldırıp atmaya gücüm yoksa, Poyraz'ı da atamıyordum bir türlü aklımdan. O, fazla ağırdı ve kötü olan ise kalbimin tam ortasına kurulmak üzere olmasıydı. O şık takım elbisesinin altında gizlediği adamı görmek için can atıyordum. Fiziksel ve manevi olarak, iki şekilde de heyecanlandırıyordu beni. Düşüncelerden ayrılıp masamda bildirimle titreyen telefona bakmam zaman almıştı. Önümde duran kağıda transa geçmişçesine Poyraz Çakır yazdığımı fark ettiğim an hızla sildim ve gelen mesaja baktım. Deniz'den gelmişti.
Zincirli Kuyu'da buluşalım, biz yoldayız.
Mesai çıkış saatime denk geldiğine sevinmiştim içten içe. Ceketimi giyerken düşünmeden edemedim. İşim var dediği bu iş Zincirli Kuyu'yla mı alakalıydı? Umarım aklımdaki şeydir diye umarak anayola çıkarttım arabayı. Belki on beş belki de yirmi dakika içerisinde beni çağırdıkları noktaya varmıştım, arabamda bulduğum şalı da başıma örtüp mezarlığa girmiştim. Hemen girişteki dizilmiş banklarda oturmakta olan siyahlı üç kızın bedenini görmem kolay olmuştu. Yanlarına gidip sırayla öptüm onları. Deniz'in elindeki kutuyu görünce, tam da aklımdaki gibi, Ayberk'i gömeceğini anlamıştım. Bunu yapmasını her zaman ona söyleyip durmuştum ama hiçbir zaman gerçekten gömeceğini düşünmemiştim. Gözleri yaşlarla doluydu ama yüzü gülümsüyordu. "Geçmişe perde çekmeye hazır mısın?"
"Hazırım, hem de çok. Ve bunu Rüzgar için değil, kendim için yapacağım. Görevli amca şu ilerideki iki taşın arasında boş bir toprak olduğunu belirtti, hadi, oraya gidelim kızlar." Hep birlikte sessizce ilerledik. Mezarlıklar her zaman ürkütücü gelirdi bana o yüzden ayakkabılarıma bakarak ilerlemeyi tercih ettim. Boş toprağın olduğu yere geldiğimizde ise toprağın muhtemelen Deniz'in isteği üzerine bir çukur olduğunu gördük, hepimiz Deniz'in bir sonraki hamlesini beklemeye başladık. O da beklediğimiz üzere kutuyu açtı ve ağzına kadar dolu olan kutuyu tamamen toprağa boşalttı. Küçük notlardan pelüş ayılara kadar, eski sevgilisiyle bağlantılı olan her şeyi gömecekti. Onun gibi kokan parfümü, gömleklerini, tişörtlerini, ayakkabı bağcığını bile saklamıştı ve sonunda her şeyi gömecekti. "Merhaba Ayberk. Bu sana yaptığım ilk gerçek veda konuşmam olacak. Senin zaten gömüldüğünü..." Burnunu çektiği an Masal ona tek kolla sarıldı. "Biliyorum ama sen benim gözümde hala gömülmemiştin ama artık zamanı geldi. Seni bırakmalıyım, ruhunu özgür bırakmam gerekiyor. Hem kendim hem de senin huzurun için. Bitmeli artık bu hasret. Şimdi daha çok ağlamadan gerçek aşkıma geri dönmeliyim. Her şey için, teşekkürler. Keşke hiç gitmeseydin." Gözlerini silerek eşyaların üzerine toprak atmaya başladı. Hepimiz bir elden, topraklarla örttük eşyaları, anıları. Umarım ki bu ritüel işe yarayacaktı.
Rüzgâr ile Deniz'in yoluna kimse çıkmamalıydı. Hiç kimse, ruh olanlar bile.
Tam mezarlığın demir kapısından çıkarken telefonum çaldı, sessizde olduğu için titredi demek daha doğru olurdu. Kızlardan biraz uzaklaşarak cevapladım aramayı çünkü arayan kişi Rüzgar'dı.
"Alo, Pera?" Yıllardır tanıdığım adamın sesi, yarı mesafeli yarı da samimi gelmişti kulaklarıma. "Efendim, Rüzgar?"
Aklında bir şey, dahası içinde bir sıkıntı var gibi duraksadı bir süre. "Ben, aslında, haber vermek için aramıştım. Biliyorsun, Deniz ile konuşmuyoruz, konuşuyor olsaydık aniden haber vermiş gibi olmazdım. Yine de söylemeden geçemezdim, bana yakışmazdı." Ona devam etmesi için bir soluk gönderdiğimde, sadede gelmişti. "Bugün düzenlediğimiz bir töreni var. Üniversitenin bir töreni ve benim de mutlaka katılmam gerekiyor... Ve Deniz'in de kesinlikle katılması gerekiyor. Benim için çok önemli bir gece. Ne kadar çok tanıdığım olursa o kadar az baskı hissederim." Sesi sakin ve biraz hasta gibi geliyordu. Belki de depresyon sesiydi bu? Hepimizi davet etmiş olsa da katılımlarla alakalı ona kötü bir haber vermem gerekiyordu. "Biz orada oluruz tabi ki ama Deniz... Deniz'in gösterisi var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Renk Tek Ton (DÖRT RENK SERİSİ 1)
RomanceOnlar dört farklı renkti, ama tonları aynıydı. Sevecekleri kişileri de renklerine uygun seçmelilerdi. "Benimle evlenmek isteyen bir adam, aceleci bir genç, tanımak için can attığım bir yabancı, yasaklanmış bir romandı Poyraz Çakır." 2. Kitap Dört R...