Giz çapkın bir gülüşle göz ucuyla Dilara'ya bakarken arabayı durdurarak tüm varlığıyla kadından tarafa döndü. Öyle güzeldi ki... Giz kapılıp gitmemek, kendi mecrasında akabilmek için gösterdiği çabayla, ruhunun eteklerinden eprimeye başlandığını hissediyordu. Adam, etini çok kez keskin bıçakların ucunda denemişti ama ruhu, ruhu bunu ilk kez tecrübe ediyordu. Üstelik bunun için, bu sefer kimse bıçak kullanmaya da tenezzül etmiyordu. İşte Dilara, şimdi elini uzatıp göğsüne koysa, adamın ruhunu zahmetsizce ikiye ayırabilirdi. Ama yapmıyordu. Düşüncelerinin girdabından kurtulma için başını iki yana saklarken Dilara'ya bakarak takılmak istercesine "Celoso?" diyerek gülümsedi. İhtimali bile mümkün değildi. En azından Giz öyle düşünmüştü. Dilara'nın alaylı gülümseyerek ona cevap vermesini beklediği saniyeler uzarken kaşlarını çatarak kadına baktı. Gerçekten, onu kıskanmış olması mümkün müydü? Sorgulamak isteniyordu. Dudağının ucunda beliren gülüşle ellerini öne uzatmak kadının boynuna yerleştirdi ve aradaki mesafeyi hızla kapattı. Dilara'nın dudaklarının sıcaklığını hissederken, birazdan kadın tarafından itilecek olmanın bilinciyle acele etmekten kendini alamıyordu. Ama bu da olmadı. Dilara şaşkınca açılan gözlerini adamın üzerindeki etkisine teslim olarak kapatırken soğuk parmaklarını da ensesindeki saçların arasına kaydırdı. Sonunda nefessiz kalan ciğerlerinde hissettiği ağrıya teslim olarak geri çekildiğinde, bir mucizeye tanıklık etmiş gibi gülümserken Dilara'nın hızlı hızlı titreyen kapalı gözlerine, güzel yüzüne baktı. Uzanıp önce şakağına, ardından alnına, saçlarının başladığı yere derin birer öpücük kondurdu. Sesinin çıkacağından emin olamadığı için fısıldamayı tercih ederken nefesini Dilara'nın saçlarının arasına bırakarak konuştu. "Buenas noches." *** 17.10.2015