yedinci bölüm | nefes

1.4K 68 13
                                    

Kuzularım, öncelikle umarım iyisinizdir, sağlığınız yerindedir.

Çok yoğun geçen 2. vize haftam hala bitmemişken sadece bir hafta sonra final haftam başlıyor. Saat gece 5 sayılır ve ben hala ders çalışıyorum :') Çok çok yoğun bir dönemdeyim, sizin için yazabildiğim bir bölüm daha var. Sonrasını yazabileceğim kadar erken yazmaya çalışacağım. Bilginiz olsun. 💓💓💓

Multimedyadaki şarkıyı dinlemenizi öneririm. İyi okumalar, hepinize bol öpücükler. 🌸🌸🌸

"Abi ne yapacağız?"

"Bilmiyorum bebe, aklım allak bullak oldu."

Sessizce onları izliyor, söylediğim şeylerin onları delirtmelerini izliyordum. Hâlâ etrafa bomboş bakıyordum. Kapı birden açılınca gözlerim oraya yöneldi. Celasun, ne olduğunu bilmemesine rağmen her şey iyi olacak dercesine endişeyle gülümsemişti. Bense ona boş bakışlarla cevap vermiştim.

"Yamaç ne oluyor?"

"Abi Eylül'ün öz babası Cengiz'miş."

"Hasiktir." Normalde Akın'a benim yanımda küfür ettikleri için kızarlardı ama şuan yeri değildi.

Onlar kendi aralarında âni bir şekilde bu olayın nasıl olacağını konuşurken kulaklarım yeniden çınlamaya başlamıştı. Etrafı hâlâ boğuk görüyor, nefes alırken zorlanıyordum.

Aldığım her nefes zehirmişçesine ciğerimi yakıyordu. Çukur'un düşmanı olan, haksız yere bu kadar can alan insanın nasıl kızı olabilirdim? Kanımda, canımda, genlerimde onun nasıl bir parçası bulunabilirdi?

"Abi ben gidebilir miyim?"

Gözlerimin doluşunu daha fazla engelleyemiyordum. Kendimi olmaması gereken bir varlıkmış gibi hissediyordum.

Bu histen asla kurtulamayacaktım.

"Gidebilirsin tabii gitmesine de.. Nereye gideceksin?"

"Bilmiyorum Yamaç abi, gideyim yeter bana." dedim. Bu sefer sesimin titremesine engel olamamıştım. Üstümdeki kazağın boynunu istemsizce açmaya çalıştım.

"Tamam, tamam sen çık biri bıraksın seni eve."

Sözünü bitirdikten hemen sonra hızlıca kalkıp kahveden çıktım. Adımlarımı ne kadar ileriye atarsam atayım hiç ilerlemiyormuş gibi hissediyordum. Derin derin nefes almaya çalıştıkça ciğerlerim batıyordu.

"Eylül, Eylül dur!" Celasun peşimden bana koşup yetişmişti.

"Ne oldu gülüm, bana da söyle nolur. Bu hâlin ne?"

"Celasun.. Cumali abiler söylesin sana. Konuşamıyorum."

Eve doğru ilerlerken peşimden gelmemesi için dua etmiştim. Gelmemişti. Kapıyı titreyen ellerimle açmaya çalışıyordum. Eve girer girmez kapıyı kapatıp yatağıma oturdum.

İçimdeki sesin susması için dua etmekten başka çarem yoktu.

〰️〰️〰️

Çıkardığım notu bir kez daha çıkardıktan sonra diğer dersin notuna geçtim. 5 gündür pek evden çıkmayı tercih etmemiştim. Hâlâ nefes alırken çok zorlanıyordum. Dışarıdaki insanlar sanki bana 'sen katilin kızısın' dercesine bakıyordu, öyle bakmadıklarını biliyordum ama bana öyle geliyordu. Bu histen ölene kadar kurtulamayacak gibiydim.

Hatta gibi değil, öyleydim.

Yamaç abilerden veya Celasun'dan Meke'den onların çağırdığına dair bir şey yoktu. Bana kafamı toplamam için vakit vermiş gibilerdi. Ya bugün ya yarın çağırırlardı, öyle olması gerekiyordu.

doomsday | akın koçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin