otuz dördüncü bölüm | bir

679 38 4
                                    

Baba acısı çeken, babası olmayan, olup da yokmuş gibi olan herkese selam olsun. Allah babası olana da olmayana da yardımcı olsun inşallah. Hepinizi çok seviyorum, iyi okumalar 💗💗💗

Gözlerim, bana sıkıca sarılmış kollar yüzünden açılmıştı. Akın'ın yanındaydım. Bayılınca beni odasına götürmüş olmalıydı. Bir yanım kollarından kurtulmak istiyordu. Ama vücudum, buna dair hiçbir şey yapmıyordu.

Odada konuştukları şey bu muydu? Babamı, İdris amcayı onlar mı öldürmüştü? Birlikte mi yapmışlar, planlamışlar ve benden saklamışlardı? Dün sorduğum soruya hayır dediğine göre, yapmamıştı değil mi?

Dudaklarım titremeye başlarken gözlerimi sıkıca yumdum. Nefesim dün gece, sabah bile sayılabilir, yaşanılanları hatırladıkça ciğerlerime zehir sayılırmışçasına girmek istemiyordu. Ciğerlerimi yakıyordu.

Akın'ın kollarından kurtulmaya çalışırken yerinden zıplayarak uyandı. Uykulu gözleriyle ne yaptığımı görünce komodinin üzerindeki ilacı alıp ağzıma götürdü. Derin bir nefes alınca sıkmış olduğum vücudumu serbest bıraktım. Hepsi bir dakika içinde olmuştu. Yavaşça ona arkamı döndüm.

Kafasını kafamın üstündeki boşluğa koydu. Kolunu tekrar belime sararak elimi kavradı. Saçlarımı öptü. Yine donmuş gibiydim, karşımda duvarda asılı olan babasının sazını izliyordum.

"Nefes al güzelim." diye mırıldandı kulağıma doğru. Söylemesiyle nefesimi tuttuğumu fark etmiştim. Derin bir nefes aldım.

"Saat kaç?" Elini belimden çekti, yastığın altına attığı telefonunu bulup baktı.

"On ikiye geliyor."

"Çağırmamışlar seni kahvaltıya." Çağırsalar bir daha yanıma gelip uyumazdı. Uykusu bölündüğünde hemen uyuyamazdı o, yemek yedikten sonra hiç uyuyamazdı.

"Ses çıkarırlarsa evi başlarına yıkacağımı biliyorlardı çünkü, ondandır." Kafamı olduğum yerde salladım. Herhalde doğruydu, kimsenin sesi çıkmıyordu. Tek bir ses bile duymamıştım uyandığımdan beri. Telefonunu tekrar eline alıp bilmediğim herhangi bir şarkıyı açtı. Sessiz olmasını istememişti sanırım. Düşüncelerimizi müzik engelleyebilirmişçesine sesini yükseltti.

Ne kadar böyle kalmıştık, kaç tane farklı şarkı dinlemiştik bilmiyordum. Kendimi yok olmuş gibi hissetmek istiyordum sadece. Belki de artık yoktum, kim bilebilirdi ki..

"Sevgilim," diye mırıldandım. Sesimi duyunca müziğin sesini biraz kıstı.

"Efendim Eylül'üm." Yavaşça ona doğru döndüm.

"Sen yapmadın, di'mi?" Gözlerim doldu. Elimi yanağına koydum.

"Nolur, yapmadım de."

"Yapmadım güzelim," dedi sözüm biter bitmez. Devam etti.

"Evet bir şey yaptım, ama babanı ben öldürtmedim." Kafamı salladım. Çalan türküyle kafamı boynuna doğru götürdüm. Kokusunu içime çektim. Kollarıyla beni kendine sararken daha fazla ağlamamı, hıçkırıklarımı tutamadım. Çalan türküyü söylemeye başladı.

"Uzak yerden görünüyor karartı

Hele bakın belki gelen babamdır

Aylar günler geçti hasretim zatı

Yola bakın belki gelen babamdır

Giderken babamın peşine vardım

Gitme babam gitme diye yalvardım

doomsday | akın koçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin