otuz birinci bölüm | düğün 1

782 43 0
                                    

Düğün bölümünü iki parçaya böleceğim. Hepinize iyi okumalarr 💗💗

"Güzelim.. çok güzel olmuşsun." Utanarak kıkırdadım. Anca birbirimizin yüzünü görebilmiştik. Düğün telaşı o kadar zordu ki, gerçekten delirecek gibi olmuştum.

"Siz de çok yakışıklı olmuşsunuz Akın bey. Uzun zamandır görmüyordum takım elbiseyle seni, çok yakışmış." Hızlıca eğilip dudağımın kenarından öptü. Kimse görmemişti.

"Tıraş olacaktım, düğün diye. Sen seviyorsun diye olmadım."

İçimden 'yia' diye bağırmak gelse de gülümseyerek ona baktım.

"Öyle de severim ben, bana farketmez. Akın Koçovalı olsun o yeter bana." İkimiz de biten sigaralarımızı yere attık. Elindeki paket ve çakmağı çantama koydum. Kimse gelmemişti daha, biz yeni gelmiştik. Ama yirmi dakikaya kalmaz başlardı kalabalık.

İçeri girmeden önce elimi tuttu.

"Şimdi amcanlar ya da annen falan.. bir şey demesin Akın. İlk defa böyle kalabalığa çıkıyoruz."

"Ne diyecekler, kim ne diyebilir? Sanki bilmiyorlar.. Ayrıca elini tutmayıp ne yapayım, çok güzel olmuşsun; herkes bakacak. Elini tutayım da benden korkup gözlerini değdirmesinler sana sevgilim."

"Tut o zaman sevgilim."

Bilerek sevgilim lafını söylemiştim. Yani tamam, özellikle adı konmamış olsa bile sevgili olduğumuzu herkes biliyor gibiydi. Öyle olmuştu zaten. Ama onun ağzından o kelimeyi duymak, gerçekten çok daha farklıydı.

Kendi kendine kıkırdarken ona katıldım.

"Allah aşkına bir kez daha söyle." dedim gülerek.

"Böyle dalga geçeceksen çok işimiz var Eylül Ceylan. Ben diyeyim sana."

"Ya ne dalga geçmesi.. böyle sen söylerken civcive dönüyorsun aynı." Elimi elinden çekip yanaklarını sıktım. Etrafıma hızlıca bakarak dudaklarına öpücük kondurup geri çekildim.

"Psikopat Akın, minik bir civcive dönüşüyor. Ondan dedim yani söyle diye." Karşımda gülerken boğazını temizleyip ciddileşti. Yakasını düzeltti.

"Yani şimdi civciv falan olmuyor, Eylül'cüm. Bizim de bir raconumuz, bir havamız var yani." Dediğine karşılık kahkaha atarken dediği cümleyi düşündüm.

"Gel biz içeri girmeden bir sigara daha içelim ya," dedi sorarcasına. Valla bana hava hoştu, onun içmesini pek istemiyordum ama engellemek pek mümkün değildi. Hazırcevaplılığını her zaman konuşturuyordu. İçme, astımın var dediğimde senin yok mu diye cevap veriyordu.

Çantamdan paketi ve çakmağı çıkardım. O ikimizin sigarasını yakarken ben de paketi çantama geri attım.

"Şaka maka, sen ilk mahalleye döndüğünde harbi psikopattın he. Beyaz gömleğini hatırlıyorum, kan eksik olmazdı paşam." Güldü.

"Biz de Çukur'un belalı çocuklarındanız icabında." Sigara dumanını üfleyecekken söylediğinde, duman boğazıma kaçtı ve kahkaha atarak öksürmeye başladım. Sırtıma vurmaya çalışırken ben hâlâ kahkaha atıyordum.

"İyiyim, iyiyim bir şey yok." İyi olduğuma emin olduktan sonra sigaramızı içmeye devam ettik.

"Baban da hiç sevmezdi o halimi, beni Çukur'a geri sokarken o Akın'ı dışarıda bırakmamı istemişti benden."

"Yoo, severdi." dedim uzaklara bakarken. Kafasını bana döndürdü.

"Nasıl yani?"

"Baya işte sevgilim, seviyordu o halini senin. Bu mahalleye senin gibi biri lazım olduğunu söylerdi. Hatta bir keresinde, biri gelmiş de Cumali abiyi sormuş. O da orada oturuyormuş işte. Cumali abi hakkında saçma sapan konuşunca da bıçağını çıkarmışsın." Hafifçe gülerek tebessüm etti. Bir elinde sigara vardı, diğer eli cebindeydi. Sigaramı sağ elime alarak sol elimi cebine soktum. Elini tuttum ve sözlerime devam ettim.

doomsday | akın koçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin